Taşkent Şehitler Anıtı’nda 50. Yıl Anma Töreni
Taşkent Şehitler Anıtı’nda düzenlenen 50. yıl anma töreni, şehitlerimizi anmak ve onların hatıralarını yaşatmak amacıyla gerçekleştirildi. Bu önemli etkinlikte, duygu dolu anlar ve anlamlı konuşmalar yer aldı.
Taşkent Şehitler Anıtı’nda Anma Töreni
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Taşkent Şehitler Anıtı’nda düzenlenen anma töreninde yaptığı konuşmada, Kıbrıs’ta yaşanan acıların
unutulmaması gerektiğini belirtti.
Tatar, sivil halkı katledenlerin Rum polisi ve askeri olduğunu vurgulayarak, “Kıbrıs’ta
böyle bir acıyı tekrar yaşamamak için, üzerine titrediğimiz kırmızı çizgilerimizi sonuna kadar birlik ve beraberlik içinde
savunmamız gerekmektedir” şeklinde konuştu.
Törene Cumhurbaşkanı Tatar’ın yanı sıra Cumhuriyet Meclisi Başkanı Zorlu Töre, Başbakan Ünal Üstel, Yüksek Mahkeme Başkanı
Bertan Özerdağ, Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanı Tümgeneral Sebahattin Kılınç, Güvenlik Kuvvetleri Komutanı
Tümgeneral Osman Aytaç, Ana Muhalefet Cumhuriyetçi Türk Partisi Genel Başkanı Tufan Erhürman, bazı bakanlar, milletvekilleri,
kurum, dernek, siyasi parti temsilcileri, askeri erkan ve şehit aileleri katıldı.
Tören, protokol sırasına göre çelenklerin
Taşkent Şehitler Anıtı’na sunulmasıyla başladı.
Ardından saygı duruşu, saygı atışı ve İstiklal Marşı ile bayraklar göndere
çekildi.
Törende Cumhurbaşkanı Tatar, Şehit Aileleri ve Malul Gaziler Derneği Başkanı Gürsel Benan ve Taşkent Şehit Aileleri Derneği
Başkanı Erdinç Erdağlı konuşma yaptı.
Tören, şehitliğin ziyaret edilmesiyle sona erdi.
Tatar: “Sivil halkımızı katleden Rum polisi ve Rum askeriydi”
Cumhurbaşkanı Tatar, törende yaptığı konuşmada, şehit ailelerinin 50 yıldır süregelen bir acı içerisinde olduklarını vurgulayarak,
ailelere sabır diledi. “Kıbrıs Türkü çok acılar çekti, çok bedeller ödedi” diyen Tatar, 50 yıl önce yaşanan olayların dünyanın
gözü önünde, Birleşmiş Milletler’in şahitliğinde gerçekleştiğini ifade etti. “Kıbrıs’ta adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir
çözümün olabilmesi için bizim de irademizi ortaya koymamız gerektiğini kabul ederken, yaşananları da unutmamız mümkün
değildir” şeklinde konuştu.
Tatar, Kıbrıs meselesinin 1974’te başlamadığını, 1974 öncesinde Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulmasının Enosis’e bir sıçrama
tahtası olarak görüldüğünü belirtti. “103 köy yakılıp yıkıldı. Çocuklar ve kadınlar katledildi,” diyerek, Barış Harekatı’ndan
24 gün sonra Muratağa, Atlılar ve Sandallar’da, 15 Ağustos 1974’te Taşkent, Tatlısu ve Terazi’de yaşanan katliamların
dünya açısından Rumların acımasızlığını bir kez daha gösterdiğini vurguladı.
Katliamların talimatını verenlerin sorumlu makamlarda oturanlar olduğunu belirten Tatar, “Sivil halkımızı katleden Rum polisi
ve Rum askeriydi” dedi.
Bu olayların tarihe yargılanmayan cinayetler olarak geçtiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Tatar, Rum
Yönetimi’nin bu duruma duyarsız kalmasının affedilmeyecek bir durum olduğunu kaydetti. “Kıbrıs’ta bir anlaşma istiyoruz,
fakat bu yaşananları hiçbir zaman unutmayacağız” diyen Tatar, Kıbrıs Türkü’nün barışını, huzurunu ve güvenliğini sağlayacak
bir anlaşmanın egemenlik, eşitlik ve KKTC devletinin anlaşmanın bir parçası olması gerektiğini belirtti.
Tatar, anavatan Türkiye’nin tarihten gelen ve hakkı olan garantörlüğünün yanı sıra, böylesi soykırımların bir daha yaşanmaması
için Türk askerinin adadaki varlığının devam etmesi gerektiğini de vurguladı.
Gazze örneğine dikkat çekerek, “Böyle bir
durum olduğunda dünya devletlerinin sadece seyirci kalacaklarını, en fazla olanları kınayacaklarını ama müdahale edemeyeceklerini
bir kez daha bütün dünya görüyor” şeklinde konuştu.
“Kırmızı çizgilerimizi sonuna kadar birlik ve beraberlik içinde savunmamız gerekiyor”
“Kıbrıs’ta böyle bir acıyı tekrar yaşamamak için, yıkılmadan, pes etmeden, üzerine titrediğimiz kırmızı çizgilerimizi sonuna
kadar birlik ve beraberlik içinde savunmamız gerekiyor” diyen Tatar, şehitleri hiçbir zaman unutmadıklarını, unutmayacaklarını
ve unutturmayacaklarını vurguladı.
Benan: “Ne toprağımızdan, ne bayrağımızdan, ne de Anavatan Türkiye’den asla vazgeçmeyeceğiz”
Şehit Aileleri ve Malul Gaziler Derneği Başkanı Gürsel Benan, bugün “dünyanın ve Barış Gücü’nün gözleri önünde işlenmiş
insanlık suçunun” 50’nci yıl dönümü olduğunu ifade etti. “Enosis hayaliyle yaşayan Rum-Yunan ikilisinin evlerinden
ettikleri, göçe zorladıkları ve rastgele katlettikleri masum insanlar için, bizler özgür ve huzur içinde yaşayalım diye
canlarını feda eden şehitlerimizin verdiği onurlu mücadeleyi asla unutmamalıyız” diyen Benan, 1974’te Taşkent’te
yaşananları hatırlattı.
Bu milletin “yurdu vatan yapan kahramanlara” minnettar olduğunu ifade eden Benan, soykırıma uğratılan insanlara yapılanların
unutulmaması gerektiğinin altını çizdi.
Mücadelenin temel noktasının devlete sahip çıkmak olduğunu belirten Benan,
1974 Barış Harekatı ile yalnız Türklerin değil, Rumların da can, mal ve güvenliklerinin koruma altına alındığını; adaya
gelen Türk askerinin varlığı sayesinde Kıbrıs adasında 50 yıldır barış ve huzur atmosferinin hakim olduğunu anlattı.
Vatan topraklarını bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da koruyacaklarını vurgulayan Benan, “Ne toprağımızdan, ne
bayrağımızdan, ne de Anavatan Türkiye’den asla vazgeçmeyeceğiz” dedi.
Benan, Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah
arkadaşları, Toplum Lideri Dr.
Fazıl Küçük, Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş ile şehitleri anarak konuşmasına son
verdi.
Erdağlı: “Bir taraftan özgürlüğe kavuşmamızın sevincini, diğer taraftan da en yakınlarımızı kaybetmenin derin acısını
yaşıyoruz”
Taşkent Şehit Aileleri Derneği Başkanı Erdinç Erdağlı, konuşmasında hem Taşkent şehitlerinin hayattan koparılışının hem de
Barış Harekatı’nın 50’nci yıl dönümünün önemine değindi. “Bir taraftan özgürlüğe kavuşmamızın sevincini, diğer taraftan
da en yakınlarımızı kaybetmenin derin acısını yaşıyoruz” şeklinde konuştu.
15 Ağustos 1974 günü Taşkent’te yaşananlara dikkat çeken Erdağlı, “15 Ağustos 1974 günü sabah saat 10.00 civarında 45
kişilik ilk grubu, öğleden sonra saat 14.00 sıralarında ise geriye kalan 37 kişilik ikinci grubu otobüslere bindirip,
ailelerinin çaresiz bakışları arasında alıp götürdüler.
Bu, onları son görüşümüzdü…” dedi.
Sonrasında yaşananları, götürülen ilk esir grubu içerisinde yer alan ve sağ kurtulan Suat Kafadar isimli köylüden öğrendiklerini
belirten Erdağlı, ilk gruptaki kişilerin Limasol yakınlarındaki dağlık bir Rum köyü olan Paramitya yakınlarında kurşuna
dizildiğini, ikinci grubun da aynı kaderi paylaştığına inandıklarını anlattı.
Rum yönetiminin katliamlarla ilgili
sorumluluk üstlenmediğini kaydeden Erdağlı, “Bu yaşananları aradan 50 yıl geçse de unutmak ve unutturmak mümkün değildir.
Elli yıldır bu adada kan dökülmemesi bir barış ortamının mevcut olduğunu göstermektedir.
Zaman zaman Kıbrıs sorununa bir
çözüm bulma çabaları gündeme geliyor.
Bir çözüm mümkün olur mu, olmaz mı veya nasıl bir çözüm bulunur bilemiyorum ama
1974 sonrası kavuştuğumuz barış ve güven ortamından ve bedelini şehitlerimizin ödediği özgürlüğümüzden vazgeçmemiz
söz konusu olamaz” diye konuştu.
Erdağlı, şehit ve gazileri anarak konuşmasını tamamladı.
Konuşmaların ardından şehitlik ziyareti gerçekleştirildi.