Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın Şehitleri Anma Programındaki Konuşması

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, şehitleri anma programında duygusal bir konuşma yaparak, vatan için canlarını feda eden kahramanları yad etti. Tatar, birlik ve beraberlik vurgusuyla halkı milli değerlere sahip çıkmaya davet etti.

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın Şehitleri Anma Programındaki Konuşması

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Atatürk Melek Lisesi tarafından düzenlenen Şehitleri Anma Programı’na katıldı.

Etkinlik, Atatürk Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi ve Tatar burada bir konuşma yaptı.

Programda Cumhurbaşkanı Tatar’ın yanı sıra Meclis Başkanı Ziya Öztürkler, Başbakan Vekili ve Maliye Bakanı Özdemir Berova, Türkiye Büyükelçisi Yasin Ekrem Serim, Güvenlik Kuvvetleri Komutanı Tümgeneral İlker Görgülü, Başbakan Yardımcısı ve Turizm, Kültür, Gençlik ve Çevre Bakanı Fikri Ataoğlu, Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Erhan Arıklı, Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu ve Milli Eğitim Bakanı Nazım Çavuşoğlu gibi önemli isimler de yer aldı.

Etkinlik, şehitler anısına saygı duruşu ile başladı ve ardından İstiklal Marşı’nın okunmasıyla devam etti.

Tatar, konuşmasında Kıbrıs Türkü’nün mücadelesinin “bağımsızlık mücadelesi” olduğunu vurgulayarak, Kıbrıs Türkü’nün adada bağımsız bir halk olarak varlığını sürdürmesinin uluslararası anlaşmalardan da kaynaklanan en doğal hakkı olduğunu ifade etti.

Tatar, 1960 yılında kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin uzun sürmeyeceğinin, Kıbrıslı Rumların Lideri Makarios tarafından dile getirilen, “Bu bir geçiş dönemidir..

Hedefimiz Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamak, Enosis’i gerçekleştirmektir.

Bu antlaşma esas itibarıyla Enosis için bir sıçrama tahtasıdır” sözleriyle kanıtlandığını belirtti.

Kıbrıslı Rumların, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin varlığını sürdürmesi için hiçbir çaba göstermediğini kaydeden Tatar, Kıbrıslı Rumların 13 maddelik anayasa değişikliği önerileri ve 21 Aralık 1963’te Tahtakale’de Kıbrıslı Türklere yönelik başlatılan saldırıların, adanın kan gölüne dönüşmesine neden olduğunu anlattı.

Tatar, 1963’ten itibaren 11 yıl süren dönemde 103 Kıbrıs Türk köyünün yakılıp yıkıldığını, Kıbrıslı Türklerin yarısının göçe zorlandığını ve temel ihtiyaçlardan mahrum bırakıldığını belirtti. “İmha planının gerçekleşmesine ramak kala, 20 Temmuz 1974 Barış Harekatı ile yeni bir dönem başladı” diyen Tatar, Kıbrıs Türkü’nün mücadelesinin hala devam ettiğini, bu mücadelenin bağımsızlık ve özgürlük mücadelesi olduğunu söyledi.

Anavatan Türkiye’nin desteklediği yeni bir siyasetle yürüdüklerini belirten Tatar, “Bir anlaşma olacaksa, bu iki devletli olmalıdır” dedi.

Ayrıca, karşı tarafın niyetinin federal temelde bir antlaşma yaparak Kıbrıslı Türkleri yok etmek ve asimile etmek olduğunu, dolayısıyla herkesin bu entrikalara alet olmaması gerektiğini vurguladı.

BU HABER SENİN İÇİN  Büyükelçi Yasin Ekrem Serim'in Yerel Ziyaretleri ve Ekonomi Vizyonu

Kıbrıslı Türklerin bu topraklarda bağımsız ve özgürce var olabilmeleri için egemenliğin şart olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Tatar, “Egemenlik hakkı tanımayan bir antlaşma, Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Raif Denktaş’ın da dediği gibi, buz üzerine yazılan bir antlaşma değerindedir” şeklinde konuştu.

Tatar, KKTC’nin bir anlaşmanın mutlaka parçası olacağını belirterek, “KKTC’nin bir anlaşmanın parçası olması, iki devletli siyasetin vazgeçilmez unsurudur” dedi.

Toplumlar arası bir anlaşmada, Kıbrıs Türkü’nün ayrı egemenlik hakkının olmaması durumunun, Kıbrıs Türkü’nün geleceğini büyük bir tehlikeye sürükleyeceğini belirten Tatar, Gazze, Suriye ve Ukrayna’da yaşanan gelişmelere atıfta bulunarak, güçlünün zayıfı ezebileceğini ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarının hiçbir hükmünün olmadığını ifade etti.

Tatar, “Hiç kimseye güvenemeyiz.

Güvenebileceğimiz tek şey, sağlam bir antlaşma ve Anavatan Türkiye’nin garantörlüğüdür.

Ayrıca, Türk ordusunun burada caydırıcı bir güç olarak varlığını sürdürmesi de önemlidir” dedi.

Cumhurbaşkanı Tatar, konuşmasını tüm şehitlere rahmet, şehit ailelerine sabırlar dileyerek tamamladı.

Bayar: “Barış Harekatı’na Kadar Yokluk İçinde Yaşamak Zorunda Kaldık”

Kıbrıs TMT Mücahitler Derneği Başkanı Celal Bayar da konuşmasında, Kıbrıs Türkü’nün 21 Aralık 1963’te Kıbrıs Rum ve Yunan saldırıları, soykırımla karşı karşıya kaldığını belirtti.

Kıbrıs Rum ve Yunan tarafının hedefinin, 24 saat içinde Ada’daki Kıbrıs Türkü’nü sindirmek ve Enosis’i gerçekleştirmek olduğunu ifade eden Bayar, ancak Kıbrıslı Rum ve Yunanlıların beklenmedik bir Türk savunması ile karşılaştıklarını kaydetti.

Kıbrıslı Türklerin karma köylerde, Rum-Yunan kuşatması altında, Barış Harekatı’na kadar yokluk içinde yaşamak zorunda kaldıklarını anlatan Bayar, Kıbrıs Türkü’nün direnişinde Lefkoşa Sancağı’nın büyük önem taşıdığını vurguladı.

Lefkoşa Sancağı’nın tüm bölgelere her türlü desteği sağladığını ifade eden Bayar, “21 Aralık 1963’te Tahtakale’de çıkan kıvılcımla, bir avuç mukavemetçinin yer üstüne çıkmasıyla efsanevi direniş başlamıştır” dedi.

Çetinkaya Kulübü ve Tabya üzerinde bayrağı göndere tutmaya çalışırken vurulan Salahi Şevket’in, olayların ilk şehidi olduğunu kaydeden Celal Bayar, “Çetinkaya’daki mukavemetçi arkadaşlar mücadele azmini pekiştirdi” diye konuştu.

BU HABER SENİN İÇİN  Yeniden Doğuş Partisi Genel Başkanı Erhan Arıklı'nın Nüfus ve Araç Sayısı Üzerine Açıklamaları

Tahtakale’de de Zeki Halil ve Cemaliye Emirali’nin şehit edildiğini anımsatan Bayar, “21 Aralık sabahı Lefkoşa’da Türk Lisesi ve Atatürk Anıtı’na ateş açıldı” ifadelerini kullandı.

“Kıbrıslı Türkler, devletin tüm organlarından dışlandı ve kovuldu. 4 binden fazla Türk memur, öğretmen ve polis görevlerine gidemedi” diyen Bayar, 25 Aralık’ta Küçük Kaymaklı’nın kuşatılmasıyla mücahitler de dahil 3 bin kişinin Hamitköy’e, 2 bin kişinin de Lefkoşa suriçine sığınmak zorunda kaldığını belirtti.

TMT üyeleriyle birlikte sivil halkın da mücadelede yer aldığını ifade eden Bayar, “Bunlar isimsiz kahramanlardır; Kıbrıs Türk mücadelesinde bu kahramanlar her zaman şükranla anılacaktır” dedi.

İlan edilen ateşkesin kısa sürdüğüne dikkat çeken Bayar, Kıbrıslı Rumların tüm Türk köylerini kuşattığını, 103 köyün terk edildiğini ve 30 bin Kıbrıslı Türk’ün göç etmek zorunda kaldığını aktardı.

Kıbrıslı Rumların 1964’te Arpalık, Limasol, Baf, Gaziveren, Çamlıköy, St.

Hilarion ve Erenköy’e; 1967’de ise Geçitkale ve Boğaziçi’ne saldırılar düzenlediğini belirten Bayar, Kıbrıs Türkü’nün canını, malını, namusunu ve vatan toprağını korumak için en zor şartlarda direndiğini, teslim olmadığını vurguladı.

“Büyük bedeller ödeyerek adım adım kendi kurumlarını, yönetim ve idaresini kurdu.

Barış Harekatı ile özgürlüğüne ve egemen devletine kavuştu” diyen Bayar, Kıbrıslı Türklerin ayrılıkçı bir halk olmadığını, kurucusu olduğu bir devletten zorla dışlandığını ifade etti. “Kıbrıs’ta parçalanan ve birleştirilecek bir ulus yoktur.

Türkler Kuzey’de, Rumlar Güneyde; iki ayrı yönetim ve devlet vardır” dedi.

“Emperyalist güçler, Kıbrıs Türkünü Kıbrıs Cumhuriyeti’ne cemaat statüsünde, azınlık olarak yamalamak istemektedir” diyen Bayar, “Bunca zamandır BM ve dünyanın KKTC’yi tanımaması, Rum Yönetimini ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ olarak tanıması, Kıbrıs Türk halkına yapılan en büyük haksızlıktır” değerlendirmesinde bulundu.

Celal Bayar, Kıbrıslı Rumların Enosis idealinden vazgeçmediğini belirterek Girit’i örnek gösterdi; Kıbrıslı Rumların çözüm anlayışında, Kıbrıslı Türklerin azınlık ve ‘Kıbrıs devletinin’ de Kıbrıslı Rumların egemenliğinde olduğunu söyledi.

BU HABER SENİN İÇİN  YDP Siyaset ve Diplomasi Akademisi Açılışı

Federasyon tezinin İsviçre’deki görüşmelerde çöktüğünü, Kıbrıs Rum liderinin eşitliği reddettiğini ve sıfır asker, sıfır garanti talep ettiğini belirten Bayar, Güney Kıbrıs’ta yapılan kamuoyu yoklamasında, çoğunluğun federal bir çözüme inanmadığını ortaya koyduğunu ifade etti.

Bayar, Kıbrıs Rum Lideri Nikos Hristodulides’in BM Genel Sekreteri’ne gönderdiği mektupta, üniter egemenlik ve tek uluslararası temsiliyet istediğini belirttiğine işaret ederek, bunların 1960 antlaşmasında da yer aldığını ancak kağıt üzerinde kaldıklarını vurguladı.

KKTC’de de iki devlet politikasını desteklemeyen sendika, siyasal parti ve örgütlerin bulunduğunu belirten Bayar, “Federasyon bitmiştir.

Ana muhalefet partimizi de gerçeği görmeye davet ediyoruz” dedi.

Benan: “Mücadele Ruhu Yaşatılmalı”

Şehit Aileleri ve Malül Gaziler Derneği Başkanı Gürsel Benan ise konuşmasında, “Kıbrıslı Türklerin büyük azim, birlik, beraberlik ve kararlılıkla verdiği mücadele, tarihin akışını değiştirdi” dedi.

Rum saldırılarının Kanlı Noel olarak unutulmaz bir iz bıraktığını belirten Benan, “Bu mücadele, bağımsızlık ve vatan sevgisinin en güçlü örneklerinden biri, aynı zamanda milli uyanışın ve birlik ruhunun simgesi olmuştur” diye ekledi.

Mücadele ruhunun yaşatılmasının Kıbrıs Türkü’nün görevi olduğunu belirten Benan, Kıbrıs Türkü’nün sahip olduğu egemen devletin, şehitler sayesinde elde edildiğini, bu devlet ve bayrağın bir emanet olduğunu ifade etti. “KKTC’yi yüceltmek ve sonsuza kadar yaşatmak ana amacımız olacaktır” dedi.

Kıbrıs Türkü’nün ambargolara rağmen güvenlik ve barış içerisinde özgür bir şekilde yaşamasının da ana gaye olduğunu kaydeden Benan, “Geleceğe daha emin adımlarla yürümek ve istikrarımızı korumak için geçmişimizi, geçmişte yaşanan mezalimleri ve katliamları unutmayacağız” dedi.

Benan, yeni nesillerin, sağlam adımlarla ileriye yürüyebilmesi için geçmişte yaşananları bilmesi gerektiğini de vurguladı.

Şehitlerin Kıbrıs Türkü için “Kutup Yıldızı, inanç ve ilham kaynağı” olduğunu belirten Benan, “Ölüm karşısında dik duruşlarını ve cesaretle dolu tavırlarını hiç bozmadılar” ifadesini kullandı.

Benan, şehitlere rahmet diledi ve gazilere minnet duygularını iletti.

Konuşmaların ardından, Atatürk Melek Lisesi’nden bir grup öğrenci “Müzikli Şiir Tablosu” sahneledi.

Okul korosunun müzik dinletisiyle etkinlik sona erdi.

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ