Özge Taşker Falyalı ile Halil Falyalı’nın Anıları ve Hayat Mücadelesi

Özge Taşker Falyalı ve Halil Falyalı’nın hayat mücadelelerini, anılarını ve deneyimlerini keşfedin. Bu ilham verici hikaye, zorluklara karşı nasıl ayakta kaldıklarını ve hayata dair değerli dersleri sunuyor.

Özge Taşker Falyalı ile Halil Falyalı’nın Anıları ve Hayat Mücadelesi

Kıbrıs Gazetesi – Pınar SAVUN

Özge’yi yirmi yılı aşkın bir süredir tanıyorum. Özge Taşker Falyalı, her zaman güler yüzlü, samimi, içten, başarılı ve yardımsever bir kadın olarak tanındı.

Hayatının en zor dönemlerinden birini yaşadıktan sonra, eşi Halil Falyalı’yı kaybettiği o korkunç saldırının ardından derin bir sessizliğe büründü.

Bu süre zarfında, yaşadığı acıyı ve yasını içten bir şekilde yaşarken, çocuklarına dört elle sarılarak yeniden hayata tutunmayı başardı. Özge, eşi Halil’in yanında olmadığı bir günde, 6 Şubat 2022’de ofisten çıktı.

Halil, onun yedi dakika sonrasında araçta saldırıya uğramıştı. Özge, o anı hatırlarken, eşini bulduğunda yaşadığı şok ve çaresizlik gözyaşları içinde anlatıyor.

Eşi onu hayatta tutmak için elinden geleni yaptı ama maalesef başarılı olamadı.

Bu acı olayın ardından, üç çocuğuyla birlikte yeni bir hayat kurmak için Dubai’ye yerleşti.

Altı aydır orada yeni bir yaşam inşa eden Özge, işlerini takip etmek için geldiği adada, benimle röportaj yapmayı kırmayarak acısını paylaşmayı kabul etti. Özge, Halil Falyalı’yı kaybettikten sonra sessizliğini ilk kez bozdu.

Bugün Özge, Halil Falyalı’dan söz ederken hala gözlerinin içi gülüyor ve ona olan derin aşkını, sevgisini içtenlikle ifade ediyor.

Kendisiyle, Les Ambassadeurs adlı otelinde bir araya geldik. Özge, bugüne kadar kimseyle paylaşmadığı birçok şeyi sohbetimiz sırasında samimiyetle benimle paylaştı.

Gelin, hem yürek burkan hem de cesaretlendirici bu sohbeti birlikte okuyalım.

“İnsan sevgisiyle doluyum”

Pınar Savun: Özge Taşker Falyalı kendisini nasıl tanımlar?

Özge Taşker Falyalı: Hayatın en kötü anında bile mutlu olmaya çalışan, kolay vazgeçmeyen, insan sevgisiyle dolu biriyim.

Bunun dışında kendimi düşünmeyen ve hep ikinci plana atan, önce yanımdakiler diyen birisiyim.

Pınar Savun: Tanınmış, ünlü ve başarılı bir diyetisyendin, o günleri özlüyor musun?

Özge Taşker Falyalı: Diyetisyenlik, beni ben yapan en önemli şeydir.

Adada herkesin Özge’si olmak, evinin kızı olmak, ailesinden bir parça olmak mesleğimin bir getirisiydi.

Hayatımda yaptığım her işi büyük bir tutkuyla ve severek yaptım. İnsan yaptığı işi sevmeli.

Diyetisyenliğin bende yeri hep ayrıdır.

Bugün yaptığım işte de diyetisyenliğin önemli bir rolü olduğunu düşünüyorum.

Otel sektöründe yeme içme, besin değeri ve sunum, en büyük hizmetlerden biridir.

Daha önce beslenmenin kısıtlayıcı tarafındaydım, şimdi tam tersi lezzet artırıcı taraftayım. (Gülüşmeler)

Halil Falyalı Yardım Vakfı

Pınar Savun: Halil Falyalı Yardım Vakfı Başkanı olarak hangi projelere imza attınız?

Özge Taşker Falyalı: Vakfı kurduğumuz zaman Türkiye’de çok büyük bir deprem olmuştu.

Deprem bölgelerine vakfımız aracılığıyla büyük yardımlar yaptık.

Herkes yiyecek yardımı yaparken, biz yemekleri pişirecek ocaklar ve tüpler gönderdik.

Bunların yanı sıra battaniyeler ve çadırlar da gönderdik. İlk olarak bununla başladık.

Daha sonra iki öğrencimize burs imkanı sağladık.

Son olarak, Ziyamet’te Halil Falyalı Özel Eğitim ve İş Eğitim Okulunu açtık. Şimdi de Girne’de yeni bir okul açma hedefimiz var.

Pınar Savun: Özel Eğitim ve İş Eğitimi Okulu açtınız.

Neden özel eğitim?

Özge Taşker Falyalı: Halil Bey Karpaz bölgesini, Ziyamet bölgesini çok severdi.

Zaten Vakıf olmadan önce de Kumyalı İlkokulunu her yıl yeniler ve oraya bakım yapardı.

O bölgede özel eğitime muhtaç çocuk sayısının biraz daha fazla olduğunu gördük.

Diyetisyenlik yaptığım bir dönemde bir gün diyabet hastası çocuğu olan bir anne yanıma geldi. Çocuk ile aramızda çok iyi bir iletişim kurduk. Çocuk beni sürekli arar, ne yiyebileceğini, ne yememesi gerektiğini sorardı.

O dönemde ben de hamilik yapıyordum. Çocuğun annesi bir gün bana “Benim tek duam çocuğumun benden önce ölmesidir.” dedi. “Nasıl yani?” dedim. “Çünkü ben ölürsem, benim evladıma bakacak kimse yoktur.” dedi.

Bu annenin sözleri beni çok etkiledi.

Bir gün Milli Eğitim Bakanı Nazım Bey’e ellerinde böyle bir okul projesi varsa bunu Ziyamet köyüne yapmak istediğimi söyledim.

BU HABER SENİN İÇİN  Alkollü Mama Skandalında Son Gelişmeler

O da bana ellerinde Fevzi Özersay Bey’in çizdiği bir proje olduğunu söyledi ve böyle bir okul yapmamızdan memnun olacaklarını belirtti.

Böylece Ziyamet’e okulu yaptık. Şimdi kısmetse Girne bölgesine bir okul yapacağız.

İkinci Okul Projesi

Pınar Savun: İkinci okul da yine özel eğitim üzerine mi olacak?

Özge Taşker Falyalı: Evet, özel eğitim artı meslek okulu yapmayı hedefliyoruz. İki okulun da farklı yerlerde ama yakın olmasını istiyorum. Ülkemizin ara eleman yetiştirecek meslek okullarına ihtiyacı var. Ülkemizde yeteri kadar ara eleman yok.

Sektörlerde ciddi eleman sıkıntısı yaşanıyor.

Meslek okullarının en az üniversiteler kadar ülke ekonomisi ve kalkınması için yararlı olacağını düşünüyorum.

Meslek okullarına giden çocukların daha erken yaşlarda maddi kazanç elde etmeye başlayacaklarını biliyorum. Ülkemizde ne kadar çok ara eleman yetiştirirsek, bu ülkemiz için o kadar faydalı olacaktır.

“Halil’i çok özlüyorum”

Pınar Savun: Halil Falyalı’yı bir suikast sonucu kaybetmenin ardından kendini toparladın ve işin başına geçtin.

Yaşadığın acılara rağmen dimdik ayakta durmayı başardın.

Bu süreç senin için nasıldı?

Özge Taşker Falyalı: Hiç kolay olmadı çünkü Halil ile biz sadece karı koca değildik.

Hem en iyi iki arkadaştık hem de işte rakiptik.

Biz ikimiz birlikte olalım, başka bir şey istemezdik. Çocuklarımızı çok severek yetiştirdik.

Eşimin vefat ettiği güne kadar biz hep çocuklarımızla uyuduk.

Ben halen çocuklarımla uyuyorum.

Halil’i kaybetmek bizim için çok zor oldu.

Ailem için de çok zor oldu.

En çok da çocuklarıma baktığımda canım acıdı. Çünkü onlara yaşanan olayı anlatmak ve onları hayatın bu yönüne hazırlamak çok zordu.

Halil bizi bir yerlerden izlerse herhalde bizimle gurur duyuyordur diye düşünüyorum.

Halil’i çok özlüyorum.

Pınar Savun: Birçok insan sevdiklerini kaybettikten sonra sevdikleri kişileri yanlarında hissettiğini söylüyor.

Sende de böyle bir duygu var mı?

Özge Taşker Falyalı: Birini kaybettiğiniz zaman sadece bedeni yok olur, onun hissiyatı hep sizinledir.

Sevgi de aslında böyle bir şeydir.

Sevgiyi görebiliyor muyuz?

Göremeyiz ama ifade eder veya dokunuruz, sevgiyi hissedebiliriz ancak anlatamayız.

Allah kimseye bunu yaşatmasın ama insan sevdiği birini kaybetse de sevdiği kişiye karşı olan hisleri kaybolmaz.

Sadece insan, zamanla acısıyla hissini birleştirip yaşayabilmeyi öğreniyor.

Aslında hiçbir şey kaybolmuyor.

Bu nedenle hayatta birbirinizi çok sevin.

Dünyada sevgiden daha güzel bir şey yoktur. İnsan gözünü kapar, gider ve biter.

Yediğimiz, taktığımız, giydiğimiz ve sürdüğümüz her şey geçicidir; esas olan yaşadıklarımız ve yaşattıklarımızdır.

Ben çok güzel bir birliktelik yaşadım.

Sonu benzemesin ama dilerim ki çocuklarım da Halil ve benim gibi sevgi dolu bir birliktelik yaşar.

Her şeyin başı aşk, aşkın dönüştüğü sevgi ve tutkudur.

Ben Halil’i çok sevdim.

“Onu çok arıyorsun değil mi?”

Pınar Savun: Onu çok arıyorsun değil mi?

Özge Taşker Falyalı: Sevdiğiniz insanla çok zaman geçirin ve bence bilgi donanımı çok fazla olan insanlarla birlikte olun.

Yani sohbetinizde size bir şeyler öğreten insanlarla birlikte olun.

Halil’i ilk kaybettiğim zaman kendime hep “Nasıl yapacağım?” derdim.

Ben fark etmeden meğer Halil’den çok şey öğrenmişim.

Fark etmeden onun gibi düşünmeyi öğrenmişim aslında.

O yanımdayken bunun farkında değildim.

Ama onu kaybettikten sonra “O olsa ne yapardı?” diyerek hareket ettiğimi fark ettim.

Olaylara bir Özge gözüyle bir de Halil gözüyle bakmaya başladım.

Halil gözüyle baktığımda, aslında Özge gözüyle görmediğim şeyler olduğunu fark ettim.

Keşke çoğu insanı o hayattayken de onun gözüyle görebilseydi.

“Birbirimizi tamamlardık”

Pınar Savun: Eşini 8 Şubat 2022’de kaybettikten 6 gün sonra 14 Şubat’ta sana sürpriz yapmak için sipariş ettiği güller evine geldi.

Bu sana ne hissettirdi?

Özge Taşker Falyalı: Evet, o beni çok duygulandıran bir şeydi.

Halil’le doğum günlerimiz çok yakındı.

Onun o dönemde bir göz altı süresi olduğu için doğum günlerimizi kutlayamamıştık.

Göz altı sürecinde bana bir sürpriz yapacağını ve birçok renkli gül alacağını söyledi.

Kendisine böyle bir şeye gerek olmadığını söyledim. Çiçekçi Recep Abi, sonradan bana anlattı.

Halil ona gitmiş ve güllerin siparişini verip ödemesini yapmış.

O acı olaydan sonra Recep Abi, parasını aldığı binlerce gülü bana gönderdi.

BU HABER SENİN İÇİN  Lefkoşa Ağır Ceza Mahkemesi'nde Eroin Ticareti Suçundan 16 Yıl Hapis Cezası

Halil’im bana her zaman çok özel sürprizler yapardı; giderken bile bana sürprizini yaptı.

Hayat böyle bir şey.

Bu yaşananların yaşanacağını ne o bilirdi ne de ben bilebilirdim.

Hayat, nasip kısmet dedikleri böyle bir şey.

Halil gitti, çiçekler geldi.

Pınar Savun: Halil Bey’in gönderdiği güllerin bir sayısı ya da anlamı var mıydı?

Özge Taşker Falyalı: Halil’im bana gül göndermeyi çok severdi.

Biz 2011 yılından itibaren beraber olmaya başladık.

Bana her yılın sayısı kadar gül gönderirdi. İlk yılımızda bana 2011 gül gönderdi ve her yılın sayısına göre bu arttı.

Biz Halil ile çok mutluyduk.

“Halil Bey senin ruh eşindi diyebilir miyiz?”

Pınar Savun: Halil Bey senin ruh eşindi diyebilir miyiz?

Özge Taşker Falyalı: Bizim Halil ile çok ortak noktamız vardı.

Birbirimize hep çok destek olduk. İkimizin de sürekli bir şeyler yaratma ve çalışma arzusu vardı.

Güne çok erken başlar, kahvaltımızı yapar evden birlikte çıkardık.

Biz birbirimizi hep tamamlardık.

Pınar Savun: Çok büyük bir travma yaşadın, bu süreçte destek aldın mı?

Özge Taşker Falyalı: Ben de destek aldım, çocuklarım da destek aldı.

Pınar Savun: Yasını nasıl yaşadın?

Özge Taşker Falyalı: Acımı da yasımı da yaşadım.

Ertelediğin her şey bir gün gelir seni bulur diye inanırım.

Bu nedenle bence hayat erteleme kabul etmez.

Yasımı yaşarken, çocuklarıma ve işime tutunarak ayakta kaldım. İlk başlarda çok sarsıldım, yazıları bile okuyamadığım günler oldu.

Okumaya çalıştığım yazılar önümden kayıp giderdi.

Odaklanma sorunları yaşadım. “Allah’ım, bana aklımı geri ver.” diye çok dua ettim.

Pınar Savun: Bu durumu nasıl aştın?

Özge Taşker Falyalı: İşten eve hep erken dönerdim.

Bir gün eve gitmeye geciktim.

Ofiste oturuyordum, kendimi biraz daha iyi hissettiğim için ödemelere bakıyordum, oğlum Cahit beni görüntülü aradı, yanında da kızlarım vardı.

Cahit nerede olduğumu sordu.

Ona işte olduğumu ve çalıştığımı söyledim.

Bunun üzerine oğlum bana “Yaşa be anne, yaşa be anne, babam gitti, sen de iyi değilsin her şeyimizi kaybedeceğiz diye düşünürdüm.” dedi.

O anda bende bir uyanış oldu. Çocuklarıma ve işime sarıldım.

Sevginin iyileştiremeyeceği, aşamayacağı bir şey yoktur. Çocuklarımın sevgisi beni hayata bağladı.

“Vicdanı rahat insan kolay iyileşir”

Pınar Savun: Zor zamanlar geçiren biri olarak kayıplar yaşayanlara ve zor zamanlardan geçenlere nasıl bir tavsiyede bulunursun?

Özge Taşker Falyalı: En başta şunu söylemeliyim ki önemli olan yaşarken insanların birbirini kırmaması ve üzmemesidir.

Bir insanın vicdanı rahatsa, o insan daha kolay iyileşir.

Vicdanınız rahat değil ve içinizde bir şey kaldıysa, o sizi hep rahatsız edecektir.

Kendimden örnek verecek olursam, en kötü anımda Halil ile yaşadığımız mutlu bir anı düşünürüm.

O beni nasıl görmek isterdi, sorusunu da hep sorarım.

Onun sevdiği şeyleri yapmak isterim ve bu beni iyileştiriyor.

Ondan kalan şeylere iyi bakmak isterim. İnsan yaşadığı kötü duygudan da iyi duygudan da bir şey öğreniyor.

Pınar Savun: Halil Bey ile birlikte en çok ne yapmayı özledin?

Birlikte balığa çıkmayı çok sevdiğinizi biliyorum.

Özge Taşker Falyalı: Evet ama ondan sonra hiç gidemedim.

Olta dahi görmek istemiyorum.

Halil balığa çıkmaktan çok keyif alırdı.

Deniz kokusu, puro kokusu benim için çok ayrıdır, bana Halil’i hatırlatır. Özellikle pazar sabahları Halil’le uyanmayı çok özlerim.

Pınar Savun: Ben seni 20 yılı aşkın bir süredir tanıyorum.

Samimiyetinle, cömertliğinle, güzel enerjinle, güler yüzünle, çalışkanlığın ve yaratıcılığınla özel ve sıra dışı birisin.

Herkeste ve her şeyde sevecek bir şey bulursun.

Etrafın her zaman kalabalıktı.

Zor zamanlardan geçerken yaşadıkların, gördüğün ihanetler sana nasıl bir bakış açısı kazandırdı?

Özge Taşker Falyalı: Kendime hep şunu söylerim, kimseyi kimseye emanet etmeyeceksin. Çocuklarına sıkı sıkı sarılacaksın ve kimseden hiçbir şey beklemeyeceksin.

Birinden bir şey beklediğin zaman her zaman hayal kırıklığına uğrarsın.

Hayatta kimseden hiçbir şey beklemeden yaşayacaksın.

Hayat kendi başına yapabildiklerin kadardır.

Bugün yine 14 Şubat

Pınar Savun: Bugün yine 14 Şubat, bugün neler hissediyorsun?

Özge Taşker Falyalı: Bu sabah oğlum Cahit, şu anda göğsümde taktığım kelebek şeklindeki takıyı bana getirerek, ‘Anneciğim, sevgililer günün kutlu olsun.’ dedi ve elimi öptü.

BU HABER SENİN İÇİN  UBP Kurultay Süreci ve İstikrar Vurgusu

Kız kardeşlerine de kolye almış.

Yaşadığım her şeye rağmen böyle sevgi dolu çocuklar yetiştirmiş olmaktan mutluluk duyuyorum.

Sevginin her şeyi aşacağına inanan biriyim.

Bizim başımıza bu olay geldi: Halil’i vuran bu insanların da yüreğinde insan sevgisi olsaydı, onları da bir anne gibi anne yetiştirseydi ve toplum onlara iyi bir eğitim verebilseydi, o insanlar da bunu yapmazdı.

Ne yazık ki sevgisizlik ve eğitimsizlik insana her şeyi yaptırıyor.

Ben çocuklarıma iki elle değil, altı elle sarıldım, onlara sevgiyi ve sevmeyi öğrettim.

“En büyük zenginlik insan sevgisidir”

Pınar Savun: Sence iyilik nedir?

Özge Taşker Falyalı: Eğer birinin bir yeri kanarsa ona pansuman olabilmektir.

Pınar Savun: Zenginlik nedir?

Özge Taşker Falyalı: En büyük zenginlik insan sevgisidir.

Pınar Savun: İyi olma halini nasıl koruyorsun?

Özge Taşker Falyalı: Pınar, biliyor musun, bazen yerlerde kalmak istediğim anlarım oluyor ama çocuklarımın ‘anne’ diye seslendiğini duyunca buna hakkım olmadığını düşünür ve dimdik ayağa kalkarım.

Benim, çocuklarım büyüyene kadar hem bedenen hem de ruhen hasta olma lüksüm yoktur.

Pınar Savun: Bir diyetisyen olarak evde yemekleri sen mi yaparsın?

Özge Taşker Falyalı: Eskiden beri evde yemekleri ben yaparım.

Bu sabah bile evde etli hostesimi ve dolmayı pişirip öyle çıktım.

Yemek yapmaktan çok keyif alırım.

Hayatımda en zor şey, Halil’in sevdiği yemekleri onu kaybettikten sonra pişirmek oldu.

Ben her pazar Halil ve çocuklara mutlaka fırın makarnası yapardım.

Bu bizim çok keyif aldığımız bir geleneğimizdi.

Onu kaybettikten sonra uzun bir süre bunu yapamadım.

Bir gün oğlum Cahit bana “Anne, fırın makarnasını çok özledim, artık yapmayacak mısın?” dediğinde tekrar mutfağa girdim ve yaptım.

O gün tepsiyi fırından elimde bir tutaç olmadan çıkardım, ellerim yandı ancak o çok sıcak tepsinin sıcaklığını hissetmedim.

O gün anladım ki ruh ve beden aynı şey değildir.

Yaşadığım travmalar nedeniyle ruhumun ve bedenimin birbirinden koptuğunu o gün idrak ettim.

Gelecek Nesillere Tavsiyeler

Pınar Savun: Senden üç kuşak sonraki torunlarına bir nasihat verecek olsan ne söylerdin?

Özge Taşker Falyalı: Öncelikle kendinizi çok sevin, çok sevdiğiniz bir ruh eşiniz olsun ve topluma sağlıklı, faydalı evlatlar yetiştirin derdim.

Pınar Savun: Şu andaki Özge 22 yaşındaki Özge’ye nasıl bir tavsiye verirdi?

Özge Taşker Falyalı: Ne demezdim ki. (Gülüşmeler) Anne baba evi, dünyadaki en rahat yermiş, oradan kolay kolay çıkma derdim. (Gülüşmeler)

Pınar Savun: Peki, 90 yaşındaki Özge şimdiki Özge’ye nasıl bir nasihatte bulunurdu?

Özge Taşker Falyalı: Özgeciğim, az koştur, dinlen derdim.

Pınar Savun: Yeni projelerin var mı?

Özge Taşker Falyalı: Otelimizin yanında yapılacak olan yeni bir otel projemiz var.

Beni çalışmak, yeni şeyler yapmak zinde tutuyor.

Yapılan her şey ile mimarisinden alınacak her türlü malzemeye, bardağından tabağına, aksesuarına, perdenin kumaşından şezlonga kadar ben ilgileniyorum.

Yaratmaktan çok keyif alıyorum.

Bazen kendime keşke iç mimarlık okusaydım diyorum.

“İçinize kin koymayın”

Pınar Savun: Yaratırken en çok hangi renkleri kullanmayı seviyorsun?

Özge Taşker Falyalı: Yeşili çok severim.

Mavi ve altın varak kullanmayı da severim.

Gotik mimari de çok hoşuma gider.

Pınar Savun: Günlük rutininde neler var?

Özge Taşker Falyalı: Hafta içi sabah kalkar, çocuklara kahvaltı hazırlar, onları okula götürürüm.

Sonra eve gelir, onlar için yemek yaparım.

Her zaman çocuklarıma yemeklerini kendi ellerimle yaparım ve bu benim olmazsa olmazdır. Çocuklarımı okuldan ben alırım. Çocuklar okuldayken ise işimin başına geçer, toplantılarımı gerçekleştirir, günlük iş akışını takip ederim.

Haftada iki kez de tenise giderim.

Pınar Savun: Ne kadar zamandır Dubai’de yaşıyorsun?

Özge Taşker Falyalı: Ağustos 2024’ten beri Dubai’de yaşıyoruz.

Pınar Savun: Dubai’ye yerleşme kararını nasıl aldın?

Özge Taşker Falyalı: Benim için çocuklarımın güvenliği her şeyden önemlidir.

Onlar için daha iyi olacağına inandım ve güvenilir bir yer olduğu için de Dubai’yi seçtim. Çocuklarım orada okula gidiyor, orada yeni bir çevrede yeni bir hayat kurduk. Çekirdek aile olarak baş başa kalmak bize iyi gelecek diye inandık.

Tabii ki evimiz buradaki gibi büyük bir ev değil ama biz çok mutluyuz.

Pınar Savun: Bu hayatta en büyük desteği kimden alıyorsun?

Özge Taşker Falyalı: Annem ve babamdan. İyi ki varlar ve yanımdalar.

Pınar Savun: Röportajımızı okuyanlara söylemek istediğin bir şey var mı?

Özge Taşker Falyalı: Her ne yaşarsanız yaşayın, içinize öfke ve kin koymayın.

Yaşadığınız tüm güzel şeyler için şükredin, kötülükleri de Allah’a havale edin.

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ