Donald Trump’ın İkinci Dönemi: Ekonomi, Ticaret ve Jeopolitik Etkiler
Donald Trump’ın ikinci dönemi, ekonomi, ticaret ve jeopolitik etkileriyle dünya genelinde önemli değişimlere yol açtı. Bu içerikte, Trump’ın politikalarının sonuçlarını ve gelecekteki yansımalarını keşfedin.
Donald Trump’ın Ticaret Politikaları ve Etkileri
ABD’de Donald Trump, seçim kampanyası sırasında vaat ettiği yeni ticaret kısıtlamalarıyla ilgili somut adımlar atacağını duyurdu.
Trump’ın ikinci başkanlık döneminin, sadece Çin ile değil, aynı zamanda Avrupa Birliği (AB) ve Kanada ile de ekonomik ayrışmaları derinleştirmesi ve ticaret savaşlarını yeniden alevlendirmesi bekleniyor.
Trump’ın Beyaz Saray’a geri dönmesi, ABD ile Çin arasındaki ticari ilişkilerde yeni bir gerilim dönemine işaret ediyor.
Seçim kampanyası sırasında Trump, Çin’den ithal ürünlere yüzde 60’a varan gümrük vergileri getirme planını açıkladı.
Ayrıca, başkanlığının ilk günlerinde Çin’den ithal ürünlere başlangıçta yüzde 10 gümrük vergisi uygulanacağını belirtti.
Bunun yanı sıra, Kanada ve Meksika’dan ithal ürünlere de yüzde 25 vergi uygulama niyetinde olduğunu ifade etti.
Trump’ın önceki döneminde uyguladığı gümrük vergileri ticaret savaşına yol açmıştı.
Ancak, bu sefer bu politikaların daha kapsamlı bir şekilde hayata geçirileceği öngörülüyor.
Bu durum, ABD ile Çin arasındaki ekonomik ayrışmayı derinleştirebilir ve küresel tedarik zincirlerini etkileyerek dünya ekonomisinde önemli değişimlere neden olabilir.
Ancak, bu politikalar hem ulusal hem de uluslararası düzeyde hukuki ve diplomatik itirazlara yol açma potansiyeline sahip.
Rusya-Ukrayna Savaşının Geleceği
Rusya-Ukrayna Savaşı, küresel siyasi ve askeri dinamikleri etkileyen karmaşık bir kriz olarak devam ediyor.
ABD Başkanı Joe Biden’ın belirsiz politikaları ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in katı ateşkes şartları, barış umudunu zayıflatıyor.
Biden’ın Ukrayna’ya ATACMS füzeleri için verdiği izin, çatışmayı daha da tırmandırırken, Trump’ın başkanlığa dönmesiyle birlikte savaşı sona erdirme yönünde daha pragmatik bir yaklaşım sergileyebileceği düşünülüyor.
Putin’in talepleri arasında, Ukrayna’nın NATO üyeliğinden vazgeçmesi de bulunuyor.
Ancak bu talepler, Ukrayna tarafından reddedilmiş durumda.
Batı ittifakı, bu talepleri Rusya’nın stratejik kazanım girişimi olarak değerlendiriyor.
Trump yönetimi, savaşın sona erdirilmesine yönelik diplomasiye dayalı bir denge stratejisi geliştirme potansiyeline sahip.
Askeri yardımların azaltılması ve yaptırımların kademeli olarak hafifletilmesi gibi politikalar barış sürecine zemin hazırlayabilir.
Ancak bu süreç, Ukrayna’nın egemenliği ve ABD’nin küresel liderlik rolü açısından kritik riskler taşıyor.
Orta Doğu’da Tansiyon ve Trump’ın Politikaları
Analistlere göre, Trump’ın yeni başkanlık döneminde ABD askerlerini Suriye’den tamamen çekme ihtimali oldukça yüksek.
Trump’ın ilk döneminde İsrail-Filistin anlaşmazlığında arabulucu olma niyeti taşıdığını öngören uzmanlar, ancak Trump’ın Evanjelik bağışçılar ve seçmenlerin desteğini almak için İsrail’e yakın bir tutum sergilediğini belirtiyorlar.
ABD yönetiminin, İsrail’in işgal altındaki topraklardaki eylemlerine destek vereceği ve Trump’ın Suriye politikalarında pragmatik bir yaklaşım izleyeceği tahmin ediliyor.
Trump’ın Dışişleri Bakanı olarak atadığı Rubio, İsrail yanlısı söylemleriyle tanınan bir siyasetçi.
Rubio, Filistinlilerin ölümünden “yüzde yüz” Hamas’ı sorumlu tutarken, İsrail’in Gazze’deki eylemlerine güçlü destek vermektedir.
Rubio, İsrail’in Hamas’ın her bir parçasını yok etmesini istediğini açıkça dile getirirken, İsrail’in Hamas’ı yenmesine izin verilmesinin Gazze halkına “yardımcı olacağı” görüşünü savunuyor.
Nisan ayında İsrail’i ziyaret eden Rubio, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve dönemin Savunma Bakanı Yoav Gallant ile görüşmeler gerçekleştirmişti.
Ziyareti sırasında, İsrail’e olan “sarsılmaz bağlılığını” yinelemişti.
2025 Yılına Dair Belirsizlikler
Ekonomi alanında yapılacak düzenlemelerin, 2025 yılında siyasette belirleyici bir rol oynaması bekleniyor.
Uluslararası Para Fonu (IMF), 2025 için “istikrarlı ancak yetersiz” bir büyüme öngörüyor.
Ancak bu istikrar, halkın beklentilerini karşılamadığı takdirde siyasi sonuçlar doğurabilir.
Ticaretin altın çağının sona ermesiyle, tedarik zincirleri ve ödeme sistemleri üzerindeki baskılar artış göstermekte.
ABD ekonomisinde 2025 yılında özellikle ticari aktivitede yavaşlama ve belirsizlikler olacağı öngörülüyor.
Dünya genelinde enflasyon, politika yapıcılar ve yatırımcılar için büyük bir endişe kaynağı haline gelirken, Çin, deflasyonla mücadele etmeye çalışıyor. Ülkenin imalat sektörü, tarifelerden olumsuz etkilenirken, tüketim ve teşvikler ekonomik toparlanma için yeterli görünmüyor.
Yapay Zekâ Çalışmaları ve Geleceği
2025 yılı, yapay zekâ yönetimi açısından önemli bir dönüm noktası olacak.
Küresel ölçekte işbirliği gerektiren yapay zekâ yönetimi, ülkeler arası jeopolitik gerginliklerin arasında denge arayışıyla gündeme gelecek. Şubat ayında Paris’te yapılacak Yapay Zekâ Eylem Zirvesi ve Nisan ayında Ruanda’da gerçekleşecek Afrika Yapay Zekâ Zirvesi gibi etkinliklerde, yapay zekânın kamu yararına nasıl kullanılabileceği tartışılacak.
2025’te, veri girişinden müşteri desteğine kadar rutin görevleri otomatikleştiren daha fazla yapay zekâ sisteminin ortaya çıkması muhtemel.
Bu durum, bazı alanlarda iş kayıplarına yol açabilirken, yapay zekâ geliştirme, bakım ve düzenlemede yeni iş kolları da yaratma potansiyeli taşıyor.