Filiz Korkmazer yazdı: Ramazan-ı Şerîf ve Misafirperverlik

Ayette bizlere misafirin nasıl ağırlanması gerektiği ile ilgili ipuçları verilmiştir.

Hz. İbrâhim güzel ahlâkının bir gereği olarak hiç tanımadığı misafirlere ikramda bulunmuştur.

Ayetten de anlaşıldığı üzere karşı tarafın ağırlanma isteği olmamıştır.

Hz. İbrâhim misafirlerinin herhangi bir talebi olmadan hemen hazırlıklara başlanmasını istemiştir.

Misafirin ağırlanması sırasında selâm alınıp verilmesi, ikramlıkların hazırlanması aşamasını onlara belli etmeden yapma nezaketini göstermesi Hz. İbrâhim (as) vasıtasıyla bizlere öğretilmektedir.

Misafirin ağırlandığı gibi uğurlanması gerektiği de basit bir mantıki çıkarımla kolaylıkla anlaşılabilmektedir.

Misafir ağırlandığı gibi kibarca uğurlanmalıdır.

Peygamber Efendimiz (as), Sa’d b.

Ubâde”nin evine geldi.

Sa’d, (ona) ekmek ve zeytinyağı getirdi.

Hz.

Peygamber (sav) de onları yedi, ardından şöyle buyurdu: “Yanınızda oruçlular iftar etsin.

Melekler de size dua etsin.” Bu  rivayet de misafirperverliğin önemini kavrayabilmemiz için güzel bir örnektir.

Peygamber Efendimiz kendisine ikramda bulunan kimseye dua etmiştir.

Şüphesiz Ramazan-ı Şerîf ayı Hz. İbrâhim’in öncülük ettiği, Sevgili Peygamberimizin sıklıkla teşvik ettiği misafirin ağırlanması için kaçırılmayacak bir fırsattır.  Çünkü Ramazan ayında sofralar şenlenir, bereketlenir.

Ramazan’da toplumsal yardımlaşma ve dayanışma; kurulan sofralarla, sadaka-i fıtırlarla, cemaatle kılınan teravih namazlarıyla artar.

Toplumda birliğin, beraberliğin ve kardeşliğin güçlendiği aydır.

Birliğimiz, evlerimizde ağırlayacağımız misafirlerle kuvvetlenerek pekişecektir.

Nitekim Peygamber Efendimiz (as) “Her kim bir oruçluya iftar yemeği yedirirse, kendisine onun sevabı kadar sevap verilir; oruçlunun ecrinden de hiçbir şey eksiltilmez.” buyurmaktadır.