Hüseyin Işıksal’dan Rum Tarafına Sert Eleştiriler ve Kıbrıs’taki Durum Değerlendirmesi
Hüseyin Işıksal, Kıbrıs’taki güncel durumu değerlendirirken Rum tarafına yönelik sert eleştirilerde bulunuyor. Kıbrıs sorununa dair ilginç analizler ve değerlendirmeler için makalemizi okuyun.
Cumhurbaşkanı Diplomasi Özel Danışmanı Hüseyin Işıksal’dan Rum Tarafına Sert Eleştiriler
Cumhurbaşkanı Diplomasi Özel Danışmanı Prof.
Dr.
Hüseyin Işıksal, Kıbrıs TV ekranlarında Eda Alisinanoğlu’nun sorularını yanıtlayarak, Rum tarafının artan silahlanma faaliyetleri ve yeni açılacak sınır kapıları konusundaki endişelerini dile getirdi.
Işıksal, Rum tarafının stratejik hamlelerini ve uluslararası dengelerin Kıbrıs Türk tarafına etkilerini değerlendirerek, 1974 yılından bu yana adada barış ve huzurun sağlandığını vurguladı.
“Federasyon Görüşmeleri Tarih Olmuştur”
Işıksal, uygulanan iki devletli politikanın Kıbrıs Türk tarafının devletleşme sürecine katkı sağladığını belirtti.
Kıbrıs Türk tarafının egemen eşitlik ve eşit uluslararası statü talebinden asla geri adım atmayacağını ifade eden Işıksal, iki toplumlu federasyon görüşmelerinin 1968-1969 yıllarından beri sürmesine rağmen kayda değer bir sonuç elde edilemediğini dile getirdi. Şu ifadeleri kullandı:
- “İki toplumlu federasyon görüşmeleri 50 yılı aşkın süredir devam etmekte ve hiçbir sonuç alınamamıştır.
Olmayacak bir durumu, olacakmış gibi gösteren ve duygu sömürüsü yapan gruplar mevcuttur.
Bu süreç, bizi bugüne kadar devletleşme fırsatlarından mahrum bıraktı.”
- “Rum tarafının ve bazı muhalefet gruplarının amacı, Kıbrıslı Türkleri kendi siyasi iradelerine boyun eğmeye zorlamaktı.
Ancak bu etki ortadan kalktı.
Artık ‘mış’ gibi müzakereler yapılmayacak; gerçek bir çözüm isteyenler masaya gelecek.”
“Kıbrıs Türkleri de Rumlar Kadar Hak Sahibidir”
Işıksal, Rum tarafına “tek hakim” statüsü verilmesinin sürdürülemez olduğunu belirterek, Kıbrıs Türk tarafının diplomatik pozisyonunun uluslararası düzlemde kabul gördüğünü ifade etti. Şunları ekledi:
- “Rum tarafı kendini nasıl tanımlıyorsa, Kıbrıs Türkleri de en az onlar kadar hak sahibi ve eşit statüde bulunmaktadır.”
- “Sonuç alacak ve iki halkın yararına olacak her türlü görüşmeye açığız.
New York’taki gayri resmi yemekte de bu mesaj açıkça iletildi.”
“Kapılar Konusunda İyi Niyeti Kıbrıs Türk Tarafı Sergiliyor”
Yeni açılması planlanan Haspolat sınır kapısının önemine vurgu yapan Işıksal, bu kapının iki halkın ticari ve sosyal hayatına büyük katkılar sağlayacağını ifade etti. “Haspolat kapısı, ticaret hacmini önemli ölçüde artıracak.
Rumlar da bu kapıyı kullanarak Ercan Havalimanı’na daha kolay ulaşım sağlayabilecek.” diyen Işıksal, ancak Rum tarafının geçiş kolaylığı olmayan ve yalnızca transit geçiş için kullanılacak kapıları dayattığını belirtti. “Bu konuda iyi niyetli olan taraf, Kıbrıs Türk tarafıdır.” şeklinde konuştu.
“Rum Tarafının Silahlanması Barışı Tehdit Ediyor”
Işıksal, Rum tarafının savunma bütçesini artırırken sağlık ve eğitim gibi insani alanlarda bütçe kısıtlamalarına gitmesini eleştirdi ve bu tür politikaların tehlikeli sonuçlara yol açabileceği uyarısında bulundu. Özellikle Orta Doğu’daki bu tür girişimlerin farklı sonuçlar doğurabileceğine dikkat çeken Işıksal, şu şekilde devam etti:
- “Rum tarafının silahlanması, açıkça kime karşı yapıldığı belli olan bir harekettir.
ABD ile yapılan askeri anlaşmalar ve üs tahsisi, ABD’nin tarafsızlığını kaybettiğini göstermektedir.”
- “Doğu Akdeniz dengeleri kırılgan bir haldeyken bu silahlanma politikası, bölgeyi daha da riskli hale getiriyor.”
İsrail’in Gazze ve Lübnan’daki operasyonlarına lojistik destek sağladığını belirten Işıksal, Rum tarafının yaşanan soykırımlara ortaklık ettiğini ifade ederek, “Bu lojistik destekle soykırımlara ortak olan Rum tarafının vicdanı rahat mı?
Adanın hedef haline gelmesi durumunda kimyasal veya biyolojik bir saldırının hesabını kim verebilir?” sorularını yöneltti.
“Türkiye Sayesinde Güven ve Barış Hakim”
Kıbrıs’ın barış ve istikrarın nadir görüldüğü bir coğrafyada bulunduğunu belirten Işıksal, Türkiye’nin garantörlük rolünün hayati önem taşıdığını vurguladı. “Türkiye sayesinde adada huzur ortamı hâkim oldu. 1974’ten beri kimsenin burnu kanamadı.
Bu, Türkiye’nin desteğiyle gerçekleşti.
Orta Doğu’daki kaosun ortasında bir vaha gibiyiz ve bu barış ortamının değerini bilmeliyiz.” dedi.