Özersay’dan Kıbrıs ve NATO Üzerine Değerlendirmeler
Özersay, Kıbrıs’ın stratejik önemini ve NATO ile olan ilişkilerini değerlendiriyor. Bu yazıda, bölgedeki güvenlik dinamikleri ve gelecekteki olası gelişmeler hakkında önemli görüşler sunuluyor.
Özersay’ın Kıbrıs ve NATO Üzerine Değerlendirmeleri
Halkın Partisi Genel Başkanı Özersay, yıllar önce güney Kıbrıs’ın iç politikasında NATO’ya tam üye olma meselesinin tartışıldığını hatırlatarak, Rum meclisinde bu konu hakkında farklı görüşlerin ortaya çıktığını belirtti.
Bugün, Hristodulides‘in Trump yönetimine bir oldu bitti yaratma peşinde olduğunu vurguladı. Özersay, Trump’ın 20 Ocak’ta görevi devralacak olmasının, Hristodulides’in bu adımı atma motivasyonunu artırmış olabileceğini ifade etti. “Bu tarihten önce, hatta ABD seçimlerinden önce Hristodulides, muhtemelen ABD’deki bazı kesimlerin desteğiyle yeni Başkanın elini kolunu bağlamaya yönelik bir adım attı,” dedi.
Özersay, yeni Başkan Trump’ın NATO’ya bakış açısının dikkatlice değerlendirilmesi gerektiğini belirterek, 20 Ocak’tan sonra NATO’nun daha da genişlemesine değil, aksine etkisini yitirmeye başlamasına neden olacak durumların ortaya çıkabileceğini ifade etti. “Avrupalı ülkelerin mali yükü paylaşması için Trump, mevcut üye ülkelere baskı yapabilir.
Dolayısıyla Trump’ın NATO’nun genişlemesine sıcak bakmasını beklemek pek gerçekçi görünmüyor,” şeklinde konuştu.
Trump Döneminde NATO ve İkili İlişkiler
Özersay, Trump döneminde NATO’nun geleceği hakkında şu değerlendirmelerde bulundu: “Şu anda bile ABD yönetimi, kuzey Avrupa’daki bazı ülkelerle NATO dışında ikili savunma ve güvenlik anlaşmaları yaparak farklı bir güvenlik şemsiyesi oluşturma çabası içinde. Özellikle Trump, önceki döneminde NATO’nun harcamalarının büyük bir kısmını ABD’nin üstlenmesinden şikayet etmişti ve Avrupalı müttefikleriyle ciddi tartışmalara girmişti.” Yeni dönemde, Rusya ile ilişkilerin bir miktar normalleşmesi ve esas mücadelenin Çin ile yapılmasına yönelik bir yönelim olabileceğine dikkat çekti.
Bu durumda, NATO’ya yeni üye katarak Rusya ile çatışma yaratmak yerine, Ukrayna’ya baskı yaparak diplomasi ve uzlaşma yoluyla Rusya’yı durdurma düşüncesinin benimsenebileceğini belirtti. “Doğu Akdeniz bölgesinde NATO’ya yeni bir üye katma isteği, ABD açısından mantıklı bir hareket değil,” dedi.
Kıbrıs Rum Yönetimi ve NATO Üyeliği
Özersay, mevcut ABD Başkanı Biden’ın Ukrayna ve Suriye konularında Trump’a bir oldu bitti yapmaya çalıştığını, Rusya’nın da Ukrayna’da ilerleyebildiği kadar ilerlemeye çalıştığını ifade etti. “Kıbrıs Rum liderinin bu girişimini, bu çerçevede değerlendirmek gerekir,” dedi.
Ancak NATO üyeliğinin sağladığı 5.
Madde’nin güvenlik şemsiyesi açısından Kıbrıs Rum yönetimine yarayacak bir durum olduğuna dikkat çekerek, ABD’nin neden böyle bir adım atmak istediği sorusunu gündeme getirdi.
- “ABD, Rumlara NATO üyeliğini vermeden ikili anlaşmalarla Rus gemilerini ve yatırımlarını güney Kıbrıs’tan çıkartabiliyor.”
- “Deniz ve hava üssü alma konusunda izinler alabiliyor.”
- “Kara paraya ve Rus oligarkların para hareketlerine karşı istenilen sonuçları elde edebiliyor.”
Özersay, “Bu şartlarda, Türkiye’yi ikna etmek için NATO üyeliği talep etmesinin mantıklı bir yanı yok,” dedi.
Bunun yanı sıra, Rum liderliğinin Türkiye’nin İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyelikleri konusundaki pazarlığının Kıbrıs için de geçerli olabileceğini değerlendirdiğini, ancak bu yorumun hiçbir geçerlilik taşımadığını belirtti.
Rum liderinin normal bir NATO üyeliği değil, Barış İçin Ortaklık çerçevesinde bir tür “ortak üye” statüsü elde etmeye çalıştığını ifade etti.
BM Güvenlik Konseyi ve NATO
Özersay, Kıbrıs Rum liderinin geleneksel olarak Garanti Antlaşması’ndan kurtulup, yerine BM Güvenlik Konseyi’nin garantörlüğünü koyma çabasının değişmesi gerektiğini düşündüğünü söyledi. “BM Güvenlik Konseyi tıkanmış durumda; pek çok olayda, özellikle Filistin ve Ukrayna olaylarında, binlerce insan hayatını kaybederken Güvenlik Konseyi’nin fiilen hiçbir şey yapamadığı görüldü,” dedi.
Olası bir kapsamlı çözüm müzakeresinde Kıbrıs Rum liderliğinin, bu görüşü devam ettiremeyeceğini düşündüğünü belirten Özersay, “2004 yılında Türkiye’nin AB’ye aday ülke statüsü almasının ardından, Rumların tek yanlı ve haksız AB üyeliklerinin sonuçları bugün herkesin göz önünde,” dedi.
Bu durumun Kıbrıs’ı bir çözüme daha da uzaklaştırdığını ve Rum siyasi elitinin çözümden daha da uzaklaşmasına neden olduğunu vurguladı.
Özersay, “Özetle, hem ABD’nin NATO’ya bakışı hem de Türkiye’nin ve Kıbrıslı Türklerin 2004’te Rumların AB üyeliği konusundaki haksız durumu, Kıbrıs Rum liderinin hayallerinin suya düşeceğini göstermektedir,” şeklinde konuştu.