Rauf Denktaş: Bir Liderin Mirası ve Kıbrıs Türkleri Üzerindeki Etkisi

Rauf Denktaş, Kıbrıs Türklerinin bağımsızlık mücadelesinin simgesi olarak tarih sahnesinde önemli bir yer edinmiştir. Bu içerikte, Denktaş’ın liderlik vasıfları, mirası ve Kıbrıs Türkleri üzerindeki etkisi derinlemesine inceleniyor.

Rauf Denktaş: Bir Liderin Mirası ve Kıbrıs Türkleri Üzerindeki Etkisi

Rauf Denktaş: Bir Liderin Mirası

Rauf Denktaş… O’nu tanımanın ve O’nunla sohbet etmenin ayrıcalığını yıllar geçtikçe daha iyi anlıyoruz.

Gerçekten büyük bir liderdi.

Gazeteciliğe 2000’li yılların başlarında adım attım.

O dönem, bir devlet kurup onu yöneten bir liderin, toplum tarafından istenmeyen bir figür haline geldiği karmaşık bir süreçti.

Denktaş, “devletim” diyor, başka bir şey demiyordu.

Ancak toplum ise “devletim yok, ortak devlet var.

Avrupa var. Çağdaş bir yaşam ve zenginlik var.” diyerek Denktaş’ı istemiyordu.

Bu durum, anlaşılması zor olan oldukça farklı bir süreçti.

Dönemin Türkiye hükümeti, Avrupa Birliği, Amerika, Rusya, garantör İngiltere… Hepsi Denktaş’a karşı aynı cephedeydi.

Daha da ilginci, içeride olup bitenlerdi.

Milli Cephe (kimi UBP ve DP’liler) hariç, geriye kalan herkes “Çözümcü”ydü.

Yani, ‘etleri aynı kazanda kaynamayan’ CTP, TDP ve diğer radikal örgütler, örneğin Ticaret ve Sanayi Odaları, hep birlikte mücadele ediyorlardı.

Hatta sürekli karşı karşıya olan işveren çevreleri ile işçi temsilcileri, kamu sendikaları da bu “Çözüm” cephesini oluşturuyordu.

Anti emperyalistler ile emperyalistler kol kola girmişti.

Gerçekten çok farklı bir dönemdi!

Basının gücüyle toplum, istenilen yöne rahatça itildi.

Bu yönde tüm oklar tek bir isim üzerine yöneltildi: Denktaş!

Denktaş düşmanlığı o denli hat safhadaydı ki, kimi O’nu zenginliğin önünde, kimi barışın önünde, kimi çağdaşlığın ve dünyalı olmanın önünde bir engel olarak görüyordu.

O büyük kalabalık içerisinde bizzat ben de vardım. 20’li yaşlarda bir genç olarak, ‘Çözümün’ önündeki engel olarak Denktaş’ı görüyor, gitmesini istiyordum.

Ve sonuçta öyle de oldu.

Rauf Denktaş, aday olmadı; kim istendiyse o makamlara getirildi.

Süreç planlandığı gibi takır takır işledi.

Denktaş, sistem dışına itildi ve Annan Planı süreci yaşandı; istenilen sonuç elde edildi.

BU HABER SENİN İÇİN  Lefkoşa'da Park Halindeki Araçta Yangın Çıktı

Kıbrıs Türkleri, ne denildiyse yaptı ama sonuçta yeni liderimizin birkaç dünya lideri ile el sıkışmasından öte hiçbir kazanım olmadı!

Evet, Denktaş haklı çıkmıştı.

Emperyalistlerin kurguladığı oyun eksiksiz bir şekilde oynandı.

Kıbrıs Türkleri dışında herkes kazandı.

Türkiye’nin o dönem hedeflediği AB üyeliği sürecinin önü açıldı; Rumlar çok istedikleri AB’nin üyesi oldu, İngilizler adadaki varlığını korudu.

Kıbrıs Türklerine ise sadece Yeşil Hat Tüzüğü hediye edildi; o da Rumların insafına bırakıldı!

Annan Planı referandumunun üzerinden 20, Denktaş’ın ölümünün üzerinden de tam 13 yıl geçti.

Batının hiçbir sözü tutulmadı; Kıbrıs Türkü’nün izolasyonu ve dışlanmışlığı devam etti.

Kısacası, çözümün, barışın ve dünyalı olmanın önündeki engelin Denktaş olmadığını zaman, bize yaşayarak öğretti.

Rum liderliği, Denktaşsız toplanan zirvelerde Kıbrıs Türkleri ile egemenliği ve devleti paylaşmayacağını defalarca hem bize hem de dünyaya gösterdi.

Geriye dönüp o günlere baktığımda, Rauf Denktaş’a bir özür borcumuz olduğunu düşünüyorum.

Belki bu düşünceyi birçoklarımız ifade etmek istemez ama bence toplum, Denktaş’ı son yolculuğuna uğurlarken gözyaşları ile özür dilemişti.

O mahşeri kalabalık, Annan Planı’nın üzerinden 7 yıl geçtikten sonra vefat eden Denktaş’ı hak ettiği şekilde, bir dünya lideri gibi uğurluyordu.

Ve bu uğurlama, kişilerin ağzından dökülmese bile bir özürdü; O’nu çok geç anlamış olmanın özrü.

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ