Cumhurbaşkanı Tatar’ın Kıbrıs Sorunu Üzerine Açıklamaları
Cumhurbaşkanı Tatar, Kıbrıs Sorunu üzerine önemli açıklamalarda bulundu. Kıbrıs’taki son gelişmeleri ve Türkiye’nin rolünü değerlendiren Tatar, uluslararası ilişkilerdeki stratejik yaklaşımlarını paylaşıyor.
Cumhurbaşkanı Tatar’ın Açıklamaları
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, geçtiğimiz ay New York’ta Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres ile yapılan görüşmelerin ardından, Yunanistan ve Türkiye’nin de katılmasında mutabık kalınan görüşmelerin gayri resmi bir nitelikte olacağını duyurdu.
Tatar, Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) liderlerinin, Türkiye ve Yunanistan’ın dışişleri bakanlarının ise daha düşük düzeyde temsil edileceğini belirtti.
Bu toplantının Ocak 2025’in sonunda yapılabileceğini ifade etti.
Tatar, Brüksel’deki resmi ziyaretleri sırasında uluslararası basın mensuplarıyla bir araya geldi.
Kıbrıs Türklerinin ada üzerindeki asli unsurlarından biri olduğunu vurgulayan Tatar, “1960 anlaşmasına göre, Kıbrıs Türkleri ve Kıbrıs Rumları, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurucu ortaklarıdır.” dedi.
Tatar, Kıbrıs Türklerinin uluslararası alanda seslerini duyurmanın zorluğuna dikkat çekerek, “Sesimizi duyurmamız bile mümkün değil.
Dünyanın hiçbir yerine davet edilmiyoruz.
Doğrudan uçak seferlerimiz yok, doğrudan ticaretimiz yok.
Elde etmiş olabileceğimiz ekonomik kalkınmaya sahip olamadık.” ifadelerini kullandı.
Tatar, sözlerine şu şekilde devam etti: “Herhangi bir siyasi çözüm sürdürülebilir olacaksa, iki tarafın ekonomi ve finansal kapasite açısından birbirine yakın durumda olması gerekmektedir.
Aksi takdirde, bir taraf Avrupa Birliği (AB) üyesi ve tanınmış bir devlet ise ve bu durumda tanınmanın tüm ekonomik avantajlarından faydalanıyorsa, iki tarafın başarılı bir işbirliği yapması mümkün değildir.
Kıbrıslı Türkler uluslararası tanınma, doğrudan ticaret ve doğrudan uçuşlara sahip değildir.
Bu durum, baskı altında kalmamıza yol açmaktadır.
Tüm bunların olumsuz sonuçları, gelişimimizi engellemektedir.”
İşbirliği Vurgusu
Tatar, “Ben her zaman işbirliğinden yanayım.” diyerek, siyasi bir anlaşmaya henüz varılmamış olsa da kültür, enerji ve su gibi alanlarda alternatif işbirliklerinin yapılması gerektiğini vurguladı.
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın desteğiyle Anadolu’dan KKTC’ye yılda 75 milyon metreküp su taşıyan projeye atıfta bulunarak, “Temel olarak, işbirliği yapabileceğimiz birçok alan bulunmaktadır.” dedi.
Ayrıca, BM aracılığıyla Kıbrıslı Rumlara, Kuzey Kıbrıs’tan Türkiye’ye çok uygun bir kablo ile Türkiye üzerinden AB elektrik şebekesi sistemine bağlanma önerisini sundu.
Tatar, Türkiye’nin halihazırda AB’ye bu anlamda bağlı olduğunu hatırlatarak, bu projenin en fazla 6 ay içinde tamamlanabileceğini söyledi. “Bu proje şart.
Ada, hem Güney Kıbrıs’ta hem de Kuzey Kıbrıs’ta fuel oil yakarak enerji üretiyor.
Enerji için fuel oil yakmak, hem sağlığımız hem de çevremiz için kesinlikle bir yıkımdır.
Ada’nın her iki tarafında da enerjiye olan ihtiyaç artıyor.” ifadelerini kullandı.
Tatar, AB’ye bir kabloyla bağlı olmanın diğer bir avantajının, bunun güneş enerjisine ve yeşil enerjiye giden yolu açacak olması olduğunu belirtti. “Sistem böyle çalışıyor. Şu anda hem kuzeyde hem de güneyde, güneş enerjisine tüm kapasitenin yalnızca yüzde 30’una kadar yatırım yapabiliyoruz.
Bu, bir mühendislik gerçeğidir.
Daha fazla yeşil enerjiye sahip olamazsanız, aksi takdirde sistem çalışmaz.
Ancak AB’ye iki yönlü bir kablonuz varsa, bu, Allah’ın Kıbrıs’a bahşettiği güneşin erdemini değerlendirebileceğimiz mükemmel bir sistemdir.” dedi.
KKTC’nin Egemenliği ve AB Üyeliği
Cumhurbaşkanı Tatar, KKTC’nin egemen bir devlet olarak AB üyesi olmasını desteklediğini, bu sayede Türkiye ile AB arasında köprü olabileceğini kaydetti. Çözüm taraftarı olduğunu vurgulayan Tatar, özellikle GKRY’nin AB’ye katılmasının ardından çözüme dair yapıcı görüşmeler yapılamadığını belirtti.
Ayrıca, GKRY’nin AB üyeliği sürecine değinerek, “Türkiye bir garantör güçtür.
Ancak Kıbrıs Cumhuriyeti, (Kıbrıs Rumları) Annan Planı’na ‘hayır’ demelerine rağmen AB’ye kabul edildiğinde bunu kimse Türkiye ile paylaşmadı.
Türkiye’ye garantör güç olarak danışılmalıydı.
Plana ‘evet’ diyen Kıbrıslı Türklere danışılmalıydı.” dedi.
Tatar, Türkiye’nin Kıbrıs Türklerinin gördüğü zulmü sona erdirmek için 1974’te müdahale etmek zorunda kaldığını ve o günden bu yana adada barışın hüküm sürdüğünü vurguladı.
Geçmişin unutulmaması gerektiğini belirten Tatar, AB’nin birleşik bir Ada fikrinden yana olduğunu hatırlatarak, “Aradan geçen tüm bu yıllardan sonra birleşik bir Ada seçeneği mümkün değildir.” dedi.
Tatar, çözüme dair vizyonunu şu şekilde paylaştı: “Biz azınlık değiliz.
Eşitliği hak ediyoruz.
Herhangi bir çözüm karşılıklı olarak kabul edilmeli ve tam olarak müzakere edilmelidir.
Kıbrıs’ta adil olmak, hakkaniyetli olmak ve sürdürülebilir olmak için siyasi anlaşma tam olarak müzakere edilebilir olmalı ve karşılıklı kabul edilebilir olmalıdır.” Ayrıca, AB’nin federal bir Kıbrıs Cumhuriyeti temelindeki çözüm anlayışında Türk askerinin varlığına yer olmadığını belirtti.
Tatar, “AB ve Avrupa liderleri, Kıbrıs Türklerinin anavatanı olan Türkiye’nin korumasına ihtiyaç duyduğunu anlamalıdır.” ifadesini kullandı.
Tatar, “Türkiye’nin Ada’da barışı korumaktan başka bir çıkarı yok.” diyerek Türkiye’nin KKTC’ye verdiği desteği vurguladı.
Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın BM 79.
Genel Kurulu’nda KKTC’yi tanımaya davet etmesi ve onun desteğiyle ülkesinin Türk Devletleri Teşkilatı’na gözlemci üye olarak katılmasından duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
Ocak 2025’teki Toplantı Beklentileri
Tatar, geçen ay New York’ta BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ile kararlaştırılan ve Yunanistan ile Türkiye’nin de katılmasında mutabık kalınan görüşmelerin gayri resmi nitelikte olacağını tekrar vurguladı.
KKTC ve GKRY’nin liderleri ile Türkiye ve Yunanistan’ın dışişleri bakanlarının katılacağı toplantının Ocak 2025’in sonunda düzenlenmesini beklediğini belirtti.
Tatar, diyalog ve iletişime inandığını, bu toplantının ülkesinin gelecek süreçten beklentilerini ifade etmek için verimli bir platform olacağını ifade etti.
Tatar, “Açıkçası, bu toplantı hemen resmi müzakerelere geçeceğimiz bir toplantı değil.
Ortak bir zemin bulmak için çalışmamız gerektiğine inanıyoruz.
Görüşümüzü bu şekilde ortaya koyduk.
Ortak bir zemin yoksa, resmi müzakerelere geçilemez.” şeklinde konuştu.