BM’den Hayır Yok, Göbeğimizi Kendimiz Kesmeliyiz
BM’nin yardımına güvenmek yerine, kendi sorunlarımızı çözmek için harekete geçmeliyiz. ‘BM’den Hayır Yok, Göbeğimizi Kendimiz Kesmeliyiz’ başlıklı yazımızda, bağımsızlık ve öz yönetim vurgusunu keşfedin.

MMV Başkanı Aziz Gülbahar: “BM’den Hayır Yok, Göbeğimizi Kendimiz Kesmeliyiz”
Milli Mücadele Vakfı (MMV) Başkanı Aziz Gülbahar, Birleşmiş Milletler’in (BM) haktan, adaletten ve sürdürülebilir barıştan yana bir örgüt olmadığına dikkat çekerek, “BM’den hayır yok; göbeğimizi kendimiz kesmeliyiz” ifadelerini kullandı.
Gülbahar, uluslararası alandaki son gelişmelerin, BM’nin etkinliğini sorgulattığını belirtti.
Gülbahar, “Birleşmiş Milletler Örgütü’nün haktan, adaletten ve sürdürülebilir barıştan yana etkin bir örgüt olmadığının daha da netleştiğini görüyoruz.
Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesinin çıkarları doğrultusunda hareket eden bu Birleşmiş Milletler’e boşuna bel bağlanmaması gerektiğini vurguladı.
BM’den Beklentiler ve Gerçekler
- Gülbahar, “BM’den hayır yok.
Tarih boyunca olduğu gibi, yine kendi göbeğimizi Anavatanımız Türkiye ile iş birliği içinde kendimiz kesmeliyiz” dedi.
- Devletimizin tanınması ve egemenliğimizin tescil edilmesi için geri adım atılmaması gerektiğini belirten Gülbahar, “Bunların gerçekleşeceğinin garanti alınmadığı hiçbir resmi görüşme sürecine veya BM’nin özel temsilci atamasına onay verilmemelidir” uyarısında bulundu.
Aziz Gülbahar, Siyasi İşlerden Sorumlu Birleşmiş Milletler Genel Sekreter Yardımcısı Rosemary Di Carlo’nun Kıbrıs konusundaki temaslarını değerlendirdiği açıklamalarda şunları dile getirdi:
“Ukrayna’da savaş sürerken, ABD’nin yeni Başkanı Donald Trump, Gazze’deki Filistinlilere topraklarını terk etmeleri yönünde direktifler veriyor.
Grönland ve Kanada’yı kendi topraklarına katacağını açıklıyor. İsrail ise Birleşmiş Milletler kararlarına rağmen Filistinlilere yönelik katliamlarına devam ediyor.
Ama Türkiye sayesinde barışın hüküm sürdüğü Kıbrıs adasında, Birleşmiş Milletler Rumlar lehine bir sonuca ulaşılması için girişimlerde bulunuyor.
Neden?”
“Görünüşe göre hedef, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin bir süre önce Kıbrıs’taki Barış Gücü’nün görev süresini bir yıl daha uzatması yönündeki kararında olduğu gibi, Kıbrıs Rum Devleti’nin onay vereceği bir federal çözüm için bizi masaya oturtmak.”
“Rum tarafının federal çözümü kabul etme koşulları nedir?
Sıfır asker, sıfır garantiye evet dememiz, KKTC topraklarının üçte birinin kendilerine verilmesine boyun eğmemiz, azınlık olarak yönetime dahil olmayı kabul etmemiz ve mülkiyet konusunun çözümünü kendilerinin insafına terk etmemiz.”
“Peki, Türkiye ve KKTC, ‘Türküm’ diyen herhangi bir kişi böyle bir çözüme evet diyebilir mi?
Elbette ki hayır.”
“Bu nedenle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Tatar’ın ortaya koyduğu Anavatan Türkiye’nin tam desteğine sahip olan iki Devletli çözüm politikasından asla taviz verilmemelidir.”
Gülbahar’dan Kritik Uyarılar
- ‘Masaya oturalım da haklarımızı masada savunalım; Rumların uzlaşmazlığı ortaya çıksın’ diyenler yanılıyorlar ve Rum emellerine hizmet ediyorlar.
Defalarca masaya oturduk; Rum tarafı çözüme yanaşmadı.
- Defalarca Rum’un anlaşma istemediği ortaya çıktı, BM bu duruma gerekli tepkiyi vermedi.
- Özel temsilciler atandı, ancak Rum’un tutumu değişmedi.
Birleşmiş Milletler, Rum’un uzlaşmazlığına rağmen 61 yıl önce aldığı yanlış karardan dönmedi.
Dolayısıyla, Siyasi İşlerden Sorumlu Birleşmiş Milletler Genel Sekreter Yardımcısı Rosemary Di Carlo’nun temaslarına takılıp kalmak, bel bağlamak ve umutlanmak yanlıştır.
Yapılması gereken, KKTC Meclisi’nin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Tezkeresi’ne benzer içerikte bir karar alarak federal çözüme yolları kapatması ve egemen eşitliğimiz ile eşit uluslararası statümüzün tescili konusundaki ısrarımızı ortaya koymasıdır.
Birleşmiş Milletler ile Rumların oyunlarını görmek ve Anavatan Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın üç BM Genel Kurul toplantısında ortaya koyduğu KKTC’nin resmen tanınması talebinde ısrar etmek gerekmektedir.
Dünya yeni bir paylaşım ve yeni bir siyasal, ekonomik yapılanma sürecine girmişken, güçlü Anavatan Türkiye’nin bölgedeki ve dünyadaki etkinliği her geçen yıl artarken geri adım atmak, saflık olur ve tarih bizi asla affetmez.”