İspanya’daki Sel Felaketi ve Türkiye için Alınması Gereken Dersler
İspanya’daki sel felaketi, doğal afetlerin etkilerini gözler önüne seriyor. Bu makalede, yaşanan olaydan çıkarılabilecek dersler ve Türkiye için önemli öngörüler ele alınıyor. Doğal afetlere hazırlık ve müdahale stratejileri hakkında bilgi edinin.
Near East Sigorta Genel Müdürü Cengiz Ertürk’ten İspanya Sel Felaketi Uyarısı
Near East Sigorta Genel Müdürü Cengiz Ertürk, İspanya’nın Valensiya şehrinde yaşanan sel felaketine dikkat çekerek, zamanında alınacak önlemler ve sigortanın önemine vurgu yaptı.
Ertürk, Türkiye’nin önde gelen Meteoroloji ve Afet Yönetimi Profesörü Mikdat Kadıoğlu’nun “Afet affetmez” sözünü hatırlatarak, bu durumun ciddiyetine dikkat çekti.
Ertürk’ün kaleme aldığı yazıda, Avrupa’nın güneybatısında, Cebelitarık Boğazı ile Afrika’dan ayrılan İspanya’nın Valensiya şehrinde meydana gelen sel felaketi, tüm dünya tarafından büyük bir endişe ile izlendi.
Bu felaket, yüksek can kaybı oranlarıyla İspanya’da yaşayanların karşılaştığı en ölümcül doğa olaylarından biri haline geldi.
Bir gecede neredeyse bir yıllık yağışın düştüğü bölgelerde, nehirlerin taşması sonucu 218 kişi hayatını kaybetti, yüzlerce kişi yaralandı.
Bu felaket, yollar, demiryolları ve köprüler gibi altyapılara da ağır zararlar verdi ve hâlâ kayıp olan insanlar olduğu bildiriliyor.
Felaketten sonra 40 binin üzerinde kişi elektriksiz kaldı, yüz binlerce vatandaş su sıkıntısı çekti ve birçok kişi, yıkanmak için su birikintilerine başvurmak zorunda kaldı.
Ayrıca, gıda ve giyim malzemelerinin yağmalanması gibi ciddi toplumsal sorunlar da ortaya çıktı.
Valensiya sakinleri, acil durum uyarılarının şiddetli yağışların başlamasından sadece birkaç saat sonra yapıldığını ve bu durumun birçok insanın selden kaçma fırsatını kaçırmasına neden olduğunu ifade etti. Ölenlerin büyük bir kısmı, işten eve dönerken sel baskınına yakalandı.
Görgü tanıklarının ifadelerine göre, araçlarını panikle terk eden pek çok kişi sel sularına kapılmış ve gözden kaybolmuştur.
Selden ağır şekilde etkilenen Paiporta sakinleri, sel suyunun “tsunami gibi” aktığını dile getirdi.
Bu felaket, AB üyesi olan ve kamu güvenliği konusunda başarılı bir ülkenin nasıl bir doğa olayıyla başa çıkamadığına dair ciddi soru işaretleri oluşturdu. İspanyol medyasına göre, sigorta şirketleri, bu felaketin maddi külfetinin büyük bir kısmını üstlenecek ve ülke tarihinin en büyük felaketinin yaşandığını belirtiyor.
Peki, bu büyük afet neden ve nasıl meydana geldi?
Yetkililer, Akdeniz’in ısınmasının su buharlaşmasını artırarak şiddetli yağışları tetiklediğini ifade ediyor. İnsan kaynaklı iklim değişikliğinin bu tür aşırı hava olaylarının daha sık yaşanmasına neden olduğu belirtiliyor. İspanya Devlet Meteoroloji Ajansı (AEMET), ani sellerin, soğuk havanın Akdeniz’in sıcak sularının üstünden geçmesiyle oluşan “gota fría” (soğuk damla) olayı sonucu meydana geldiğini açıklıyor.
Dünya Hava Attribütörü adlı uluslararası bilim insanları ağı da, insan kaynaklı iklim değişikliğinin Valensiya’daki sel felaketinin sonuçlarını iki katına çıkardığını belirtti.
Aşırı yağışlar, DANA fenomeni olarak bilinen bir hava olayıyla da bağlantılıdır.
Meteorologlar, DANA fenomeninin aşırı dengesiz bir hava sistemi oluşturduğunu ve bunun sonucunda aşırı yağışların meydana geldiğini ifade ediyor.
Bu olaya göre, atmosferin üst tabakalarındaki soğuk havanın, Akdeniz kaynaklı sıcak ve nemli hava ile çarpışması sonucunda yoğun yağışlar oluştu. İspanyolca isminin baş harflerinden dolayı DANA olarak adlandırılan bu hava olayı ile ilgili olarak, küresel ısınmanın da etkisi olduğu belirtiliyor.
Imperial College London’dan iklim bilimci Dr.
Friederike Otto, “Hiç şüphe yok; bu yoğun yağışlar iklim değişikliği tarafından güçlendirildi” diyor ve ekliyor: “Fosil yakıt kaynaklı ısınmadaki her derece artışı ile atmosfer daha fazla nem tutabiliyor ve bu da daha yoğun yağış patlamalarına yol açıyor.”
Önceden tespit edilebilir mi?
İspanya’da uyarıların geç yapıldığına dair eleştiriler olsa da, meteorologlar, hızla hareket eden yoğun gök gürültülü fırtınaların yolunu tahmin etmenin oldukça zor olduğunu belirtiyor.
Sel felaketi, modern alt yapının aşırı sel olaylarıyla başa çıkamaması gibi sorunları da gündeme getirdi.
Araştırmalara göre, yollar, köprüler ve caddeler, mevcut iklime değil, geçmişteki iklim koşullarına göre inşa edilmiştir.
Valensiya’nın durumu, bizim gibi bir Akdeniz ülkesi olan Türkiye için birçok ders barındırıyor.
AB üyesi bir ülkede bile bu tür felaketler yaşanıyorsa, benzer bir yağış sonrası Türkiye’de neler yaşanabileceğini düşünmek bile istemiyorum. “Kendi tecrübelerinden ders alan kişiye akıllı, başkasının tecrübelerinden ders çıkarana ise dahi denir” sözü burada akla geliyor.
Bu büyük felaketin hem bireyler hem de devlet olarak başımıza gelmesini beklemeden gerekli dersleri almalı ve benzer afetlere hazırlıklı olmalıyız.
Özellikle devletin, sel afet senaryoları üretmesi ve bu senaryolara göre eksiklikleri tespit edilen altyapı çalışmalarına hız vermesi gerekiyor.
Kanalizasyon ve su tahliye yapılarını yaygınlaştırmalı ve etkin hale getirmelidir.
Yapılaşmada dere yataklarına ve kenarlarına kesinlikle izin verilmemeli, bu alanların doğal yapısı korunmalı ve aşırı yağışlarda bile tıkanmayacak şekilde düzenlenmelidir.
Daha önce sel baskını yaşanan bölgeler ile sel açısından hassas bölgeler net bir şekilde tespit edilip, buralara uygun önlemler alınmalıdır.
Devletin aldığı önlemlerin yanı sıra, bireylerin de yaşadığı binaların sel baskınına karşı durumunu kontrol etmeleri ve riskleri azaltacak önlemleri alması şarttır.
Kum, kum torbası, naylon, tahta gibi malzemeleri gerektiğinde kullanmak üzere hazır bulundurmalı ve acil boşaltma planlarını tatbik etmelidir.
Unutulmamalıdır ki; 15 cm yüksekliğindeki akan sel suları insanları, 60 cm yüksekliğindeki sular ise araçları sürükleyebilir.
Bu nedenle, suların yükselmeye başladığı andan itibaren güvenli ve yüksek yerlere kaçmak en doğru hareket olacaktır.
Tüm bu önlemlere rağmen, sel baskını riski tamamen ortadan kaldırılamayacağı için en son koruma önlemi olarak sigorta sistemini de göz önünde bulundurmalıyız.
Devletin üzerine büyük bir yük getiren sel hasarlarının olumsuz mali etkilerini azaltmak için, konutlar başta olmak üzere tüm binalara sel sigortasının yapılması zorunlu hale getirilebilir.
Bu sayede, afetin mali külfetinin, ülkemiz sigorta sistemi ve dünya sigorta piyasası tarafından üstlenilmesi sağlanabilir.
Bu önlemler alınmadığı takdirde, Türkiye’de de Valensiya’daki sel felaketinin bir benzeri yaşanması kaçınılmazdır.
Son olarak, Türkiye’nin önde gelen Meteoroloji ve Afet Yönetimi Profesörü Sayın Mikdat Kadıoğlu’nun bir kitabına isim olarak verdiği cümle ile bitirelim: “Afet affetmez.”