KKTC İçin Zamanında Verilen Garanti ve Mülkiyet Tartışmaları: Yetkili Sesler ve Kamu Baskısı
KKTC’de zamanında verilen garanti ve mülkiyet tartışmalarını yetkili sesler ve kamuoyunun baskısıyla analiz edin.
Bayar, yazılı açıklamasında Simon Aykut’un ardından KKTC vatandaşı olan İran kökenli iş insanı Behdad Jafari’nin de, Rumların mülkiyet ihlali iddiası nedeniyle tutuklandığını belirtti. Duyuruda, Simon Aykut davasında Rum savcının, Rum malları üzerinde yasal sahibinden izin alınmadan geliştirme, düzenleme ve inşaat yapıldığını ileri sürdığını aktardı.
“Peki, güneydeki Türk malları üzerinde kiralama, yol, okul, hava alanı, hava üssü, deniz üssü ve barajlar inşa edilirken Türklerden gerekli izinler alınıyor mu? Kamulaştırma işlemleri yapılıyorsa, parasının çözümden sonra ödenmesi planlanıyor mu?” dedi. Bayar, “Biz de devlet ve hükümetiz” diyerek Avrupa Birliği ve dünya kamuoyuna sesimizi duyurmanın önemine vurgu yaptı; uzun bir süredir devam eden süreçte 60 yılın ardından bile sonuç alınamadığını ifade etti.
İddiaların ardından “sıfır asker, sıfır garanti” ifadesinin yaklaşımın kırılma noktası olduğunu belirten Bayar, “Bunlar bizim kırmızı çizgilerimizdir; Anavatan Türkiye’nin etkin ve fiili garantisi olmadan bu adada yaşayamayacağımız son derece nettir” dedi.
Bayar ayrıca Cumhurbaşkanı adayı Tufan Erhürman’a yönelttiği sorularda, “Egemen eşit iki devlet kararı onaylamadığı için neyi görüşecek ve hangi sonuçları bekliyor?” diye sordu. “Avrupa Birliği normları” ifadesinin gündemde yer almasının ise karşı tarafa verilecek her sözün yüzeyde kalması anlamına geleceğini belirtti.
Bayar’ın açıklamasında, Simon Aykut’a atıfla başlayan süreçte KKTC vatandaşlığı bulunan ve İran kökenli iş insanı Behdad Jafari’nin de Rumların mülkiyet ihlali iddiaları nedeniyle tutuklandığı ifade edildi. Dikkat çekici olan, Rum tarafının yasal izinler konusundaki savunmasıyla ilgili iddiaların dile getirilmesi ve bu durumun kamuoyunda yankı bulmasıdır.
Kaynaklar, Rum savcılığının mallar üzerinde izin olmadan yapılan geliştirme ve inşaat faaliyetlerini suç olarak nitelendirdiğini öne sürerken, Bayar bu süreçte yerel karar mekanizmalarının işleyişini ve uluslararası tepkileri sorguladı.
“Kamulaştırma ve maliyetlerin çözümden sonra ödenmesi” konusundaki tartışmalar da sürecin önemli bir parçası olarak gösterildi. Bayar, doğrudan hükümetin garantisine vurgu yaparak Avrupa Birliği ve küresel toplumun dikkatini çekmenin gerekliliğini vurguladı.
Bu çerçevede Cumhurbaşkanı adayı Tufan Erhürman’a yönelik sorular da gündeme geldi: “Egemen eşit iki devlet kararını onaylamadığı sürece neyi görüşecek ve hangi sonuçları hedefliyor?” şeklinde yöneltilen sorular, AB normları konusunun ayrıntılı değerlendirilmesini zorunlu kılıyor.
İfade edilen görüşlere göre, Rum tarafının mülkiyet ihlalleri ve bununla ilgili yasal süreçler, KKTC vatandaşları ile İran kökenli iş insanları arasındaki operasyonları da etkileyebiliyor. Bayar, sürecin şu aşamasında yerel ve uluslararası dengelerin nasıl biçimleneceğini mercek altına alırken, Avrupa Birliği normları ile ilgili açıklamaların taraflar arasındaki gerilimi nasıl şekillendireceğini değerlendirmek gerektiğini belirtti.
“Sıfır asker, sıfır garanti” ifadesinin ardından gelen açıklamalar, kamu güvenliği ve ulusal çıkarlar açısından bir dönüm noktası olarak görülüyor. Bayar, devlet ve hükümetin rolünün altını çizerken, temel haklar ve mülkiyet konularında ortak bir anlayışın oluşturulmasının önemine işaret etti.