Mehmet Hasgüler: Kıbrıs Konusunda Uluslararası Hukuk ve Halkın Geleceği Üzerine Net Değerlendirmeler
Mehmet Hasgüler’in Kıbrıs konusundaki uluslararası hukuk ve halkın geleceği üzerine net ve akıcı değerlendirmeleri
Bir bağımsız Cumhurbaşkanı adayı olarak Prof. Dr. Mehmet Hasgüler, Kıbrıs meselesine dair görüşlerini Elif Şen Çatal’ın sorularıyla ele aldı. Programda uluslararası ilişkiler, güvenlik dengesi ve seçim sürecine ilişkin açıklamaları, Türk toplumunun haklarıyla ilgili hassas konuları öne çıkardı.
Avrupa Birliği pasaportu vaadinin hukuken imkânsız ve siyasi istismardan ibaret olduğunu vurgulayan Hasgüler, Kıbrıs Türk halkının geleceğinin parasal ya da seçim vaatleriyle değil, uluslararası hukukla çizileceğini ifade etti. Birleşik bir Kıbrıs Cumhuriyeti’ne dönüş olmadan bu tür yetkilerin Kuzey’de bulunamayacağını belirtti.
Hasgüler, 1959-1960 Londra ve Zürih anlaşmalarının Kıbrıs Türklerini kurucu ortak olarak tanıdığına değinerek, Kıbrıslı Türklerin statüsünün uluslararası hukukla korunması gerektiğini hatırlattı: “Bu yüzden statünün temel dayanağı kullanımdaki anlaşmalar doğrultusunda sürdürülmelidir.”
Pasaport tartışmalarını halkı yanıltan bir söylem olarak nitelendiren Hasgüler, şöyle konuştu: “Bir adayın ‘Avrupa Birliği pasaportu vereceğim’ demesi, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemen yetki alanına giren bir konu olduğu için geçersizdir. Bu tür vaatler yerine uluslararası hukuk çerçevesinde diplomatik girişimler ön planda olmalıdır.”
Geçmiş hatırlatmasıyla devam eden açıklamalarda, 2004 yılındaki Annan Planı referandumu süresince söz verilenlerin tutulmadığını hatırlatan Hasgüler, 46 bin Kıbrıslı Türk’ün oy kullandığı o dönemdeki süreçleri anımsattı: “Evet” diyenlerin ödüllendirileceği, izolasyonların kaldırılacağı yönündeki sözler yerine getirilmedi. Şimdi de benzer bir hatanın tekrarlanmasına karşı uyarıyoruz: Avrupa pasaportu dağıtmak oy kazandırmaz.
Hasgüler, Kıbrıslı Türklerin serbest geçiş ve kimlik tanınması gibi temel haklar konusunda 2004 sonrası ileri bir adım atılamadığını belirtti. Avrupa Birliği’nin “evet” diyenleri desteklediğini söylemenin ötesinde, gerçek ilerlemenin çalışmalarla ve diplomatik çabalarla sağlanması gerektiğini vurguladı.