Engelli Çocuklara Yönelik İstismar ve Toplumsal Sorumluluk
Engelli çocuklara yönelik istismarları önleme ve toplumsal sorumluluk bilinciyle güvenli bir toplum yaratma yollarını keşfedin.

Ne zaman ki gerçekleri görmezden gelir ve kelimelerin ötesine geçmeyi başarısız olursak, insanlık vicdanı ve ahlaki değerleri sınanır. Engelli bir çocuğa zarar vermek, sadece bireysel bir sapkınlık değil, aynı zamanda toplumun en karanlık yüzünü ortaya koyan büyük bir insani krizdir. Bu çocuklar, korunmaya, sevgiye ve şefkate en çok ihtiyaç duyan, en masum ve en savunmasız bireylerdir. Maalesef, günümüzde pek çok ürkütücü ve üzücü olayla karşılaşmak mümkün. Bu olaylar, toplumların vicdanını derinden yaralayarak, insanlık onurunu sarsmaktadır.
İnsan olmanın temelinde yatan empati ve vicdan, bazı bireylerde tamamen yok olmuş ve suçlar, adeta birer ahlaki çöküşün göstergesi haline gelmiştir. Engelli çocuklar, hem fiziksel hem de zihinsel farklılıkları nedeniyle, istismar ve kötü muameleye karşı en kırılgan gruplar arasında yer almaktadırlar. Bu çocuklar, kendilerini ifade etme ve yardım talebinde bulunma konusunda güçsüz olabilirler, bu da suistimalciler için zayıf bir nokta oluşturur. Bu nedenle, kötü niyetli kişilerin bu çocuklara zarar vermesi, sadece bireysel bir sapkınlık değil, aynı zamanda ruhsal ve psikolojik derin bozuklukların göstergesidir.
Empati yoksunluğu, narsisizm ve antisosyal kişilik bozukluğu gibi ruhsal rahatsızlıklar, suça yatkınlığı artırır ve insanların insanlıktan uzaklaşmasına neden olur. Bazı kişilik yapıları, gerçekten de “insani olamayacak kadar berbat” bir seviyededir. Bu suçların önlenmesi, yalnızca bireysel çaba değil, aynı zamanda kurumsal sorumlulukların yerine getirilmesini gerektirir. Eğitim, adalet, sosyal hizmetler ve medya gibi toplumun tüm kesimleri, bu konuda aktif rol almalı ve sorumluluklarını yerine getirmelidir.
Sessiz kalmak, görmezden gelmek veya olayların üstünü kapatmak ise, suçun yayılmasına ve mağdurların yeniden mağdur olmasına zemin hazırlar. Engelli çocuklara karşı işlenen istismar suçları, bir toplumun sağlıklı mı yoksa hasta mı olduğunu ortaya koyan en net göstergelerdir. Toplumsal bilinç ve farkındalık olmadan, bu karanlık olaylar devam eder ve büyür. Bu nedenle, sessiz kalmak, suçun en büyük destekçisi olmaktır; bu da, suçlulara cesaret verirken, mağdurların umutlarını da kırar.
En önemli mücadele yolu, sesimizi yükseltmek, adaleti talep etmek ve önleyici tedbirler almaktır. Bir toplumun gücü, en savunmasız olanları ne kadar koruyabildiğiyle ölçülür. Engelli çocukları koruyamayan bir toplum, aslında kendi geleceğini de tehlikeye atar. Çünkü bu karanlık güçler, zamanla büyüyerek yayılır ve toplumun tüm yapısını tehdit eder. Her sessiz kalış, bir başka çocuğun kaderini karartır ve bu karanlık, bir gün hepimize ulaşabilir. Bu yüzden, sorumluluk sahibi bireyler ve kurumlar olarak, dur demek ve bu karanlığa karşı durmak en büyük insanlık görevidir.