Öztürkler, Kıbrıs’ta Egemenlik ve Çözüm Süreci Üzerine Derin Değerlendirmeler Yaptı
Öztürkler, Kıbrıs’ta egemenlik ve çözüm sürecini derinlemesine analiz ederek önemli değerlendirmeler ve öngörüler sunuyor. Detaylar için okuyun.

Kıbrıs Türklerinin Bağımsızlık Mücadelesinin Evrimi ve Tarihsel Süreç
Cumhuriyet Meclisi Başkanı Ziya Öztürkler, Kıbrıs’ta bağımsızlık ve egemenlik mücadelesinin köklü ve dinamik bir tarihsel gelişim olduğunu vurguladı. 1960 yılında kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin başlangıçta her iki toplumun eşit haklarla temsil edilmesi amacıyla oluşturulduğunu, fakat kısa süre içerisinde Rum tarafının bu yapıyı kendi çıkarları doğrultusunda değiştirme çabalarının, Kıbrıs Türklerinin haklarını ve varoluşunu tehdit eder hale geldiğini belirtti. Öztürkler, Türk halkının bu hakları uluslararası arenada savunmak ve tanınmasını sağlamak için verdiği yoğun mücadeleye dikkat çekti ve “Kıbrıs Türk halkı, hiçbir zaman egemenlik haklarından vazgeçmedi, bu hakların tanınması ve korunması için kararlı bir direniş gösterdi” dedi.
1960’larda Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Meşruiyet Kaybı ve Sonuçları
Öztürkler, 1960’larda Kıbrıs Cumhuriyeti’nin aslında uluslararası hukuk açısından tam anlamıyla meşru bir yapı olmadığını, çünkü başlangıçta ortak egemenlik ilkeleriyle kurulmasına rağmen Rum tarafının bu yapıyı kendi çıkarları doğrultusunda manipüle ederek, Kıbrıs Türklerinin eşit haklarını gasp ettiğini belirtti. Bu durumun, Kıbrıs’ta egemenliğin ayaklar altına alınmasına ve iki toplum arasında ciddi çatışmalara yol açtığını vurguladı. Ayrıca, 1963-1964 yıllarında patlak veren şiddet olayları, zorla göç ettirmeler ve Kıbrıs Türklerinin devlet yapısından dışlanmasıyla, söz konusu yapının meşruiyetini yitirdiğini ve bunun sonucu olarak Türkiye’nin 1974 yılında zorunlu müdahalesinin kaçınılmaz hale geldiğini ifade etti.
İki Toplumlu Çözüm ve Egemen Eşitlik Vurgusu
Öztürkler, adada sürdürülebilir ve adil bir barışın ancak egemen eşitlik ilkesine dayandığını belirtti. Kıbrıs Türklerinin uluslararası alanda tanınması, statülerinin güçlendirilmesi ve egemenliğin tam anlamıyla kabul edilmesi gerektiğini vurguladı. 2004 yılında gerçekleşen Annan Planı sürecinin, Kıbrıslı Türkler açısından önemli bir fırsat olduğunu, ancak Rum tarafının çözümden kaçması nedeniyle planın hayata geçmediğini anlattı. “Kıbrıs Türk halkı, kendi iradesiyle karar verme hakkına sahip olmalı ve egemenliklerini koruma konusunda kararlı durmalıdır” diye ekledi. Bu duruşun, Kıbrıs’ta kalıcı barış ve güvenliğin temelini oluşturduğunu belirtti ve tüm tarafların bu doğrultuda adımlar atmaya hazır olduğunu dile getirdi.
Atatürk’ün Devrimleri ve Laiklik Anlayışının Günümüzdeki Önemi
Öztürkler, Mustafa Kemal Atatürk’ün devrimlerinin sadece Türkiye Cumhuriyeti’nin temel taşlarını güçlendirmekle kalmadığını, aynı zamanda Kıbrıs gibi farklı coğrafyalarda da toplumsal yapıya ve devlet anlayışına ilham verdiğini vurguladı. Atatürk’ün, laiklik ilkesini, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması gerektiği temel prensip olarak net bir şekilde ortaya koyduğunu belirtti. “Atatürk’ün laiklik anlayışı, bireylerin özgürlüklerini güvence altına alan ve toplumsal barışın sağlanmasında önemli bir rol oynayan bir ilkedir” dedi. Ayrıca, bu ilkelerin yanlış yorumlara ve dış etkenlere maruz kalmasının, toplumlar arasında zaman zaman anlaşmazlıklar doğurduğunu dile getirdi. Kıbrıs’ta da laikliğin, toplumdaki farklı dini ve kültürel unsurların uyum içinde yaşaması için temel bir unsur olduğunu ifade etti.
Eğitimde Fırsat Eşitliği ve Kalitenin Artırılması Gerekliliği
Öztürkler, Kıbrıs’ta eğitim alanında yaşanan eşitsizlikleri detaylandırdı. Devlet okullarının, özellikle altyapı ve imkanlar açısından özel okullara kıyasla geride kaldığını, bu durumun toplumun tüm kesimlerinin eşit eğitim haklarından yararlanmasını engellediğini belirtti. “Eğitimde fırsat eşitliği sağlanmadan, sürdürülebilir kalkınma ve toplumsal barış mümkün değildir” diyerek, devletin bu konuda acil ve kapsamlı adımlar atması gerektiğinin altını çizdi. Eğitim altyapısının iyileştirilmesi, öğretmenlerin mesleki gelişimine yatırım yapılması ve eğitim programlarının güncellenmesi konularında önerilerde bulundu. Ayrıca, çocukların bireysel gelişimlerini destekleyecek, eleştirel düşünce ve yaratıcı yetenekleri ön plana çıkaran yeni eğitim yaklaşımlarının benimsenmesi gerektiğini vurguladı.
Devletin Eğitimde Reform ve Fırsat Eşitliği Adımlarını Hızlandırması
Öztürkler, eğitimdeki mevcut sorunların çözümüne yönelik acil reform gerekliliğine dikkat çekti. Sadece fiziki altyapı değil, aynı zamanda eğitim kalitesinin artırılması ve öğretmenlerin eğitim seviyesinin yükseltilmesi gerektiğine işaret etti. “Devlet, eğitimde fırsat eşitliğini sağlayacak, kalifiye ve nitelikli eğitim imkanları sunmalı” diyerek, bunun toplumun her kesiminin daha adil ve eşit şartlarda eğitim almasını sağlayacağını belirtti. Ayrıca, öğrencilerin bireysel ve toplumsal gelişimini destekleyecek, eleştirel düşünce ve inovasyon becerilerini teşvik eden yeni nesil eğitim modellerinin hayata geçirilmesi gerektiğini vurguladı. Bu adımların, sadece eğitim sistemini değil, aynı zamanda toplumun huzur ve refahını artıracağını sözlerine ekledi.